31 Ocak 2014

BAHAR HAZIRLIKLARI


Aralık 2013 tarihinden bu yana hayatımda ciddi yeri olmaya başlayan tığ örgüleri için şimdiden bahar hazırlıklarına başlamış bulunuyorum...Çok uzun zamandır ördüğüm için artık bu örgüleri herkesle paylaşma zamanı...bu bahara gene bebek battaniyeleri ve yastık kılıfları ile başlayacağım...Genç kızlar için aksesuar niteliği taşıyan örgülerime de devam edeceğim...Sanırım Portakalmavi Handmade by Ebru bu baharda çok çalışacak :)))...Hepinize kocaman sevgilerimi gönderiyorum...

Happy Friday


29 Ocak 2014

Ev Dekorasyonunda BEYAZ ve country

Beyaz saplantısı çoğu kadında vardır...Heleki konu ev olunca ikea dan beyaz birşeyler almadan dönenini henüz görmedim...Fotoraflarına bile bakmak insanı rahatlatıyor ...Fransız kasaba tarzı bir iki ev dekorasyonuna bakarken aslında akdeniz insanının bunu sevdiğini farkettim...Bizim Ege de olan İtalyanların tarzlarınada etki yapan ve Fransızların o beyaz country tarzları...Seyirlik, fikirlik ve dinlendirici özellikleri ile buyrun efendim...Kaynak yabancı bloglar ve Pinterest....











Merak kediyi......


Küçükken birşeyleri merak ettiğimiz zaman, olur olmadık şeyleri karıştırıp hele ki kendimize zarar verdiğimiz zamanlar da yakınlarımızdan bir işaret parmağı sallaması devamında hepimizin duyduğu sözdür " merak kediyi  öldürür" ...Birebir biraz da kendi ihmalimden nerdeyse sevgili kedimiz "maviliyi" kaybedecektik...

Egeberk üç yaşlarında 15 günde bir hasta olup antibiyotik tedavisi bittip 10 gün geçmeden tekrar bir antibiyotiğin dayandığı göz altlarının kahverengiden siyaha  dönmeye başladığı zamanlardı...Apartmanımızın bahçesinde manavdan aldığım bir kilo muz poşeti ile durup ağlamaya başladığımda karşıma bir komşumuz çıkıp beni teselli edip başka bir doktorun telefonunu elime sıkıştırdığında bir umuttur diye koşa koşa çocuğu kapıp gittiğimde Egeberk e hiç ilaç verilmeden üç gün ateşli halde kalması istendi...Neredeyse vücudu mikroplarla hiç mücadele etmiyordu...Antibiyotik verip çocuk negüzel ateşlenmiyor sağolun canımsın doktorlarının ağzımıza ettiğini anladığımda bir arkadaşımın sözünü anımsadım " doktorun tavsiye ettiği değil hastanın tavsiye ettiği doktora gideceksin"...Yeni doktorumuz Metin Bey artık çocuğun yaşam alanlarını çamaşır suyu ile temizlemememi, çocuğu alıp ümraniye ye gitmemi ( ki ozaman çöplüktü ) olmadı eve bir hayvan almamı istemişti...

İl kedimiz Felisi eve bu güzel duygularla teşrif ettiğinde taşınıp giden ve O nu hiç düşünmeden sokağa atan bir ailenindi...Felisi yi 9 saat daha veterinere götürmesem öleceğini verdiğim mücadele ile çocuğuma da güzel bir örnek olduğumu çok sonraları veterinerimizden işittiğimde içinde bulunduğum durumun vehametini size anlatamam...Kediyi tutamıyordum bile 5 gün iğneye götürdüm ve kabına hep komşumuz koydu düşünün artık...Üç ay sonunda Egeberk iyi ve hastalanmamıştı...O kediyi aşımızın tacı ettik...

Felisi


Arada annesini araba çiğneyen diğer kardeşleri güzel olduğu içi sahiplendirdiğimiz ama kara diye kimsenin almaya teşebbüs etmediği Arap Kadri misafirimiz oldu...Tam tekirdi uzun bacakları ile ev deil de doğal ortama ihtiyaç duyduğunu hissettiğimizde Acarkentte bir villaya verdik..

Arap Kadri

Felisi çok uzun zaman kaldı bizimle sadece kucağa gelmezdi kendisini sevdirmezdi ama Egeberk iyi olduğu için minnet duyduğum bir hayvandı ta ki bir gün ağzında bir güvercinle salona salına salına girene kadar öyle bir çığlık attım ki ağzından kuşu bıraktı kuşu balkon kapısından dışarı çıkarana kadar akla karayı seçtim...Felisi ye çok kızmıştım ama içgüdüsel bu davranışı elbetteki O nun doğasına göre normaldi yediğin önünde yemediğin ardında diye elimde terlik kovaladığımı anımsıyorum...Daha sonra O da güzel bir eve gitti...Hayatımıza girdi uzunca bir zamanda kaldı ama dokunarak iletişim kuramadığımız gibi o kuşun ağzındaki sahnesi gitmiyordu gözümden...

Aradan yıllar geçti Eda doğdu...Bir gün Çevre kolejinde Egeberklerin okulunun bir sınavı vardı biz Egeberki beklerken Eda kucağında bir kedi ile çıka geldi...İnanılmaz güzel bir kediydi sanırım iran chincilla kırması Egeberk tshirtünün içinde okuldan çıkardı dışarı...Karamel buzamana kadar edindiğimiz Eda nın bütün hırpalamalarına bile gık demeyen tek kedimizdi
Karamel

O sene yazı Beykozda müstakil bahçeli bir evde geçirmeye karar verdiğimizde çevrede hiç kedi olmaması çok dikkatimizi çekmişti...Beykoz un orman köylüleri tarlalarına musallat olan fareler için zehirler koymuş dışarılara...Bunları yiğen fareler ve derken onları yiğen kedilerin hepsi telef olmuş...O yaz ekolojik dengeyi bozdukları için bu seferde yılanlar türemiş...Her yerden yılanlar çıkıyordu...Hemen meraklı Ebru okumaya başlayıp tarla dışlarına çukurlar kazdırıp içlerine o büyüklükte leğenler oturtup içine su doldurtup bir nebzede olsa yılanların evlere ulaşmasını engellemeye çalışmıştı...Derken başka villalardan bir hanım başka yerlerden tutup getirdiği dişi kedileri tarla ve sokaklara bırakıyordu eee tabi bizim Karamel durur mu ? Tek erkek etrafta fıstık gibi kızlar velhasılı Beyko da haremini kurdu bizimki...Kışın normal evimize döndüğümüzde ısı farkından dolayı soğuğa alıştığından evde ne yaptıysak tutamadık ...Doğal ortamına döndü nasıl olsa meşhurdu o kış bir sürü kedi doğmasına vesile olarak tarlaları ve çevreyi kurtarmıştı...

Aradan çok zaman geçmiş evdeki kedi krizleri önlenemez hale geldiğinde Ataşehire bağlı bir köy gibi yerleşim yerinde çöp konteynırı yanına bir kutunun içine atılmış 40 günlük kedilerin haberi geldiğinde Eda, Egeberk ve ben gecenin bir vakti demeden gidip yavrulardan birini aldık.Sarı tekir evimize geldiğinde daha gözleri bile kapalıydı...İsmini Pasha koyduk ama sakin olamıyacağını anlamıştım çok mücadeleci O da bir ev kedisi gibi durmuyordu...Özgür ruh içine kaçmıştı anlamamak olmazdı...


Pasha sanırım 5 ay bile bizimle kalmadı..Uyuduğu sırada hareket edince Egeberk in suratına atlamış ve yanağını bayağı çizmişti.Pasha yı bir veterinere verdik sonra ne oldu bilmiyorum...Uzunca zaman bir kedimiz olmaz artık derken karşımıza Havva Hanım çıktı...O da  4 yaşından beri kedilerle büyümüş inanılmaz vicdan ve merhametli bir hanımdı...Safkan İran kedilerini sadece bakabileceğine inandığı ailelere ücretsiz veren gerçekten çok iyi niyetli bir hanımdı...Korkularımı kaygılarımı dinleyip kendisininde uzun yıllar tekir beslediğini ama iran kedisinden sonra hayatında başka bir kedi düşünemediğini söylemişti...Çoculu bir aile iseniz önce elbette çocuklarınızı düşünmelisiniz...Diğer cins kedi besleyen insanlara da gıptayla bakarım ama bizim evimizde tekir beslememiz imkansız...Çocukların hareketliliği ile gaza gelen tekir kedi evde ne tırmanmadık perde ne de kemirmedik birşey bırakmıyor....Veterinerin dediğine de katılıyorum önce aile nabzınızı tutun ki ona göre bir evcil hayvan edinin...Bende öyle yaptım...Sevgiyle bağrıma basacağım, çocuklarım nekadar çıldırsa da O onlar gibi delirmeyecek bir kediye ihtiyacım vardı...

İran kedisi evde birisine kilitleniyor eğer o kişi yeteri kadar ilgilenmezse içine kapanıyor...Mavili Eda ya çok düşkün sanki P nun yaramaz olduğunu bildiğinden hep Eda uyuduğunda O na sokuluyor...Kumu banyoda duruyor banyo zemininde saç kılı bile olsa içeri girmiyor...Ben hayatımda bukadar temiz bir kedi beslemedim...
Mavili
 Gelelim son olayımıza...Malum örgü örüyorum bir sepetim var normalde üzerine hep örtü örtüyorum...Mavili örtünün altından bir yüne ulaşmış ve bir parça sanırım 15cm kadar bir ipi yutmuş...İnanılmaz kötüydü bir kedi kusacağını bilip banyoya koşar mı...1,5 gün kustuktan sonra yemek yemedi normal davranışlarında hiçbir değişiklik yoktu, kulaklarından ateşininde olmadığını anlamıştım ama artık yemek yemiyordu....Apartopar güvendiğim bir veterinere götürdüm...Çocuklarım da dahil şevkatle yaklaşmadığını hissettiğim hiç bir doktora götürmüyorum...Veteriner muayene etti evet ateşi yoktu..Aşısını yaptırdık kabızlığı olduğunu söyledi...O sabah banyoya kusmaya gittiğinde ağzından birşey çıktığını ama alamadığımı söylediğimde bize bir ilaç verdi aynı ilacı doğum yaptıktan sonra doktor banada vermişti bağırsak yumuşatıcı bir şurup...Tam üçüncü güne girmiştik kusacağını hissettiğinden hiç birşey yemedi ve su bil eiçmemişti...O sabah kakasını yaptığında o 15 cm yünü gördüğümde kendimden nefret ettim...Eğer yün yutmuş ise doktorun anlatmasına göre çok ciddi sorunlar yaşayabilirdik...

Evet merak duygusunun nelere sebep olabileceğini çocuklarla görmüş olduk...Ve ben daha dikkatli olacağım...Mavili o sabah nekadar yemek yedi nekadar su içti size anlatamam...Ve bizim neşemizi..." kız sen ip mi yuttunnnn!" diye Erkanın sevmelerini hiç unutmayacağım...

Ailemizin kedi biyogrofisi gibi bir yazı oldu ama olsun...Evinde kedi besleyen insanlar daha titiz oluyor...Ve bir  yerlerde okumuştum geçimsizlik yaşayan sürekli bağırarak iletişim kuran insanların bir evcil hayvan beslemeye başladıktan sonra ilişkilerindeki düzelmeyi ...
Kedi mundar değildir kedi ehlileştirilemediği için beyin otomatik olarak öyle bir çalışıyorki vahşi tarafı ön plana çıktığında sizi bile tanımıyor...
Kedi kılı kist yapmaz kedi eğer aşısı yapılmazsa kılındaki bakteri solunumla sizin ciğerinize  yerleşir, aşı olduğu müddetçe evdeki erkek kılı kadar zararsızdır...
Hayatımda kediyi göğsüme yaslayıp sevdiğim zamanki huzuru hiçbirşeye değişmem...Eğer kedimi mutfak tezgahında gezdirmeyip mutfağıma sokmadığım halde "ııııyyy! " yapacaklar olursa ki oluyor bende onlara "ıııyyy!" diyerek hayatımdan çıkarıyorum...Açıkçası çok ta tın ....

Reklamda da dediği gibi " kedi zaten hijyen hayvandır" :))))


Hafta içi Mutlulukları


İçinizde keder, gam kalmasın...Sizi en çok güldüren şeyi anımsayarak başlayın Çarşambaya...Bu gün en ıslak gün çünkü Çarşambayı sel aldı :))))


28 Ocak 2014

Sevgililer Günü yaklaşırken çalışmalar başlar

Eda ile neler yapabiliriz diye düşünürken sitelerden birinde bulduğum çalışmalar çok hoşuma gitti...


Hem minnak eller çalışıcak hem de evimizde faaliyet duvarı diye ayırdığımız bölümümüz şenlenecek :D


Hem kalp hem de pembe daha ne olsun....

 





                

En iyi blog yarışması...


Arkadaşlar Blog deposu  En iyi blog yarışması başlatmış katılmak isteyenlerin bir göz atmasını öneririm...

26 Ocak 2014

Gökhan Tepe - Beyaz (JoyTurk Akustik) [Aşk Tesadüfleri Sever]

Ergenle film izleme anıları



Hadi dedim gel bir film izleyelim...Ondördünde bir ergenle izlenilebilecek bir film bu Aşk Tesadüfleri Sever filmi...Neyi nekadar anlatırsan anlat görsel hafızaya kaydedilen öğretiler daha kalıcı oluyor...Böyle yapıyoruz küçüklüğünden beri film izliyoruz sonrasında oyunculuktan,seneryodan, mekanlardan konuşuyoruz...

Üç yaşlarında sevdiği bir karakter oldumu heleki başına birşey gelecek izlenimide varsa hep korkardı " korkma Egeberk o filmin başrölü O ölürse film biter " , " he! tamam ozaman"...

Yaşı ilerledikçe yapılan sohbetler daha çok hoşuma gitmeye başladı...Filmi izlemek başka birşeydir hayat gibidir öylesine bakılmaz hiç bir filme...

Spiderman filmlerini çocuğu ile hatmetmiş bir anne olarak bir gün "neden bukadar çok seviyorsun bu kahramanı "dediğimde " ağları ile özgürce uçuyor" demişti daha sonra bir gün beşinci kattan bir çocuğun "ben  örümcek adamım" diye kendini attığı haberini okuyup tamamen içgüdüsel annesel korkularımla spiderman filmindeki "uçmanın" yanı sıra nelerden bahsettiği O na ne mesajı verdiğini düşünmesini istemiştim...Bir gün karşısına bir Mary Jane Watson çıkacağını ve en yakın dostunun Harry Osborn gibi olabileceğini konuşmaya başladığımızda yavaş yavaş daha çok filmlerin içine girmeye başlamıştık bile...

Artık senaryo konuşuyoruz nerde sığlaşıp nerde kopukluklar olduğunu, ana karakterin duygusunu alamadığından, bazı mekan kadrajlarının çok fazla olup ana objelerin kaybolduğunu ve tabiiki film müziklerini...

Babamla biz çok film izlerdik...Erkek çocuk olmamama rağmen biliyordum ki benimle film izlemeyi severdi o yüzden değilmiydi beni peşinde Rocky filmlerine sürüklemesi ve akşamın bir vakti Şampiyon ( the champ) filminde Rick Schroder ın yaşadıklarına dayanamayıp salya sümük ağlarken " çok güzeldi bu film baba" diye babamın bana söylediği " 3000 çocuk arasından seçilmiş gerçekten çok başarılı " , " evet babaaa çok güzel oynamış ühühüüüü!"Hayatımda o çocuktan sonra birdaha o kalitede bir çocuk oyuncu izlediğimi sanmıyorum .Dustin Hoffman filmleri Kramer Kramere karşı ( Kramer vs. Kramer) ve daha pek çok film...

Babamla öğrendim filmlerle anılar biriktirmeyi...Sanırım Egeberk ile yaptığımda bu :D...Sırada Kitaplar var...Artık kitaplar okuyup karakter analizleri yapıp yeni yorumlamalarla anılar biriktirme zamanlarımız geliyor...

Yaşasın ki duygusal birikimlerimiz var ve yaşasınki bunlara eğilimli çocuklarımız var...Yaşasın ki yaşasın ki fışıkkk fışıkkk ( ağ attım özgürlüğe efekti ) 


Ebru

25 Ocak 2014

Affet İstanbul



Kimler gezdi teninde ben gibi, kimler deydi göğsüne narince..Hoyratça sarsıldın da kaderine ses çıkartamadın...Lodosları, yangınları atlattın ...

Kopardılar taze bitmişi bağrından koynuna taşları yığdılar belki ığıl ığıl ağladın da anlamadılar...Tarih sensin ,sen en çok görensin ...

Çeyizlerini açtılar bir bir etrafa saçtılar.gül kokan bahçelerini talanladılar toprağını başka ellerle kardılar...Acıyı bilen sensin en çok çeken sensin...

Ne yiğitleri, paşaları , padişahları aldın içine bir kıymet bilen kendinceydin seni bile bilemediler incitip bağrını deştiler.En çok seven sendin , sen sevmeyi bilendin...

Dört bir yandan gelenin sığınaydın sevginle herkesi kucakladın memleket yaptın...Her gelen bir kanadını kırdı bilinmez tariflerle canını yaktı...

Ne martı sesin, ne vapur sirenin, ne telaşın ne keşmekeşin bir yudum saygı istedin  belki bu yüzden zamanla soldun , olamadık sana ziyandan başka kul

Heybetin yeter rüzgarınla sar, yeşilinle ısıt, boğazınla sarmala bizi ve n' olur affet İstanbul...

Ebru...

24 Ocak 2014

Tükürürüm


Üç çocuk bizden küçük bir duvarın arkasında aşağıya doğru tükürüyoruz...Elimizde eski çekirdek poşetleri içinde yakaladığımız kelebeklerin ölüleri....Kanatlarını yanaklarımıza, göz kapaklarımıza sürüp pullu pullu boyandığımız kızıldericilik oynadığımız zamanlar...Karşımızda dünyanın en güzel manzaralarından biri " boğaziçi" ...Babalarımız bilmem nereye tatbikata gitmiş hepimizin kalbinin bir yanı kırık, öksüz...Kocaman oyun alanıydı boğazın kenarı bizler için...Şimdi anımsıyorum hepimizde içine kapanık çocuklardık...Hep söylerim bir erkek askere gider bilmem kaç ayda iki tokat yer ömür boyu o tokadı ve askeri disiplini anlatır..Biz öyle büyüyorduk ya! gıkımız çıkmadan...Hakikaten pek gıklamazmışız...Tükürdüğümüzü anımsıyırum işte...Kızıp kızıp tam patlama noktasında tükürdüğümüzü...

Okula ilk yazıldığım yılın ilk 15 gününden sonra ilk okul nakilimi yaşadım ben...Hop! çevren değişir, okulun değişir , arkadaşların değişir buyur konuş bakalım kimseyi tanımıyorsun kocaman ellerle küçücükken bilmediğin yerlere bırakılıyorsun...Çocuklar üzerine geliyor, hiç istemediğin kimselerle aynı sıraya oturtuluyorsun...sabahtan akşama kadar bir okul serde " asker kızı ağlamaz " düstürü da var ozaman tek çözüm kalıyor patlama noktasında " tükürmek.".. Çok sıkı tükürürüm vesselam...Çok azar işitmişliğim var tükürmekten...

Aslında üç beş küfür bilseymişiz ya da askeri disiplin karşısında kendimizi ifade edebilseymişiz hiç gerek kalmıyacakmış tükürmeye ...

Sonraları kendini kontrol etmeye başlıyorsun.Sen birşeyleri sineye çekiyorsun karşındaki seni salak sanıyor ağzında kocaman tükürük topları yapıyorsun ama yutuyorsun...Hayal kuruyorsun o kişi konuşurken suratına yediği tükürüğün şoku ile yüzünün aldığı ifadeyi düşünüyorsun zaten bir süre sonra ne diyor onuda duymuyorsun...Hep o terkedişler gidişler geliyor devamında...Ağzımda tükürük biriktirdiğim son noktadan sonra geri dönmüşlüklerim pek olmadı benim...

O küçük kız hep bir yerlerde...Yaşadığım anda yaşadığım kötü olaylara tepkilerim hiç olmuyor benim...Kızıyorum kendime zaman zaman " şöyle şöyle diyeydim de ağzının payını vereydim ", " hiç olmazsa bir tüküreydim " diye...

Bu aralar yaşanılanlardan mütevellit ağzımda yine toplar biriktiriyorum..."İnsan yaşadığı ülkeye insanına bunları yapar mı ?" diye tüküresim geliyorda karşımdakiler " yarabbi şükür " diyerek yüzlerini silip yüzsüzlüklerine devam ederlerse diye kaygı cehennemi yüreğim...

Bir tepki eylemidir tükürmek ömürlük hapis sebebi sayılmaz belki ama insanı rahatlatan ruhunu arındıran karşısındakini "değerin bukadar" diye aşağılayan...

Son durum ....Bir tükürsem karşıki dağlar yıkılır...


Ebru....


Fotoğraf : Deviantart



23 Ocak 2014

Gülbeng Örneği



 Allah Allah İllalah
Baş uryan, sine püryan, kılıç alkan
Bu meydanda nice başlar kesilir
Olmaz hiç duyan.
 Eyvallah, eyvallah
 Kahrımız, kılıcımız, düşmana ziyan
 Kulluğumuz padişaha ayan
Üçler, yediler, kırklar
 Gülbeng-i Muhammedî nur-ı Nebî
 Kerem-i Ali Pirimiz,
sultanımız Hacı Bektaş-ı Veli
Demine devrarına hû diyelim hû…

Herkes Gidermi Aylin Aslım & Cem Adrian

Bülent Ortaçgil & Birsen Tezer - Kimseye Anlatmadım

Gustavo Santaolalla - Pajaros

OKUYORUZ BİZ ...


Seksen öncesi bir gece ansızın çalındı kapımız.Yarı uykulu battaniyemi peşimde sürüklerken babam kapıyı açtı ...Amcam ve iki arkadaşı içeri girdiler...Hava soğukmuş demek ki parkalarının içinden bir sürü kitap dergi bıraktılar salonumuzun ortasına...Ne güzel, ne çok kitap ve dergiler vardı...

" Abi burayı aramazlar " dedi amcam ...Neden arasınlar ki bizim evimizi...Koyunlarında çocuk gibi sarmalamışlar ya kitapları içime karıştı kitap sevgisi...bir kaçını alıp yatağıma taşıyasım bile geldi...Annem sırtımı sıvazladı yatırdı beni gene ama aklım salonda kitaplarda kaldı...

 Eskiden evlerde banyolarda odunla çalışan şofben diyeyim kazanlar olurdu.. sobanın uzunu alttan kapaklı sen odun atarsın sonra musluktan sıcak su akar...Tam işleyiş şeklini bilmiyorum sıcak suyu evimizde o büyük şofbeni yakarak temin ederdik...Eskisine benzemiyor ama yandaki fotoğrafı buldum buna benzer birşey ama bizim tesisatımızdaki musluktan geliyordu sıcak su..






Bir kaç gün geçti bizim evimiz asker eviymiş bizim evimizi aramazlarmış bu yüzden...Bir haber geldi kızları Teknik üniversitede okuyan bir denizaltı astsubayı vardı Onların evlerine gelmişler bize de gelebilirlerdi...Amcamın arkadaşları evimize bir sürü kitap getirmişlerdi...bazıları ıslak odun kokuyordu , bana elletmiyorlardı küçücük bir kızken başlıyor " niyeki anneeee" demeler...

Annem ve babam eski portakal kasasından bozma şeye kitapları koyup banyoya giriyorlardı bir yandan da Soba yakılıyordu...Evdeki ısıyı ve kağıt kokusu çocukluğuma sindi inanır mısınız? Kırk yaşında bir kadın olsanda hayatındaki kalakaldığın anlarla geliyorsun tecrübe yaşlarına...

"bacadan bukadar duman ne diye soran olursa sobadan dersin " dedi babam öğretmen edasıyla anneme...Kasa her dolduruluşta banyo önüne getirilişinde içinden iki üç kitap aşırıp yatağımın altına sakladım...Annem ve babamın yüzünü hiç unutamam...2 krş luk kitapların anısı 2 cihan yer etmiş ciğere of! lasan ne fayda...

Bu ve buna benzer pek çok anı var bizim kuşağın ve bizden öncekilerin hayatlarında...Daha derinleride var elbet ama şimdi sadece bunu paylaşmak istedim...

Soruyor musun hiç bu ülkede insanlar neden kitap okumuyor diye ? Soruyorsun değil mi ? Amcam bir kitap almıştı " bir şeftali bin şeftali " diye elimden alınan ilk kitabımdır " sakıncalı " görüldüğünden...İnsanı okumakla korkutan bir sistemde eline aldığının sakıncalı olup olmadığını tayin eden bir sistemde kim okur ...Okuyanların çoğu işkence görmüş, bir kısmı yurdundan edilmiş...İsveç te sosyalist olup oraya kaçan insanların anılarını dinlerken ağlarsın...Birde üstüne cila lazım ya Doğudaki kayıpların ailesini dinlesen geberirsin bu ülkede...

Okumakla korkutulan bir ülkede kitap sevgisi sökülmüş nesilleri yargılayanlar sistemi bukadar yargılayıp sorgulasalardı eleştiri bildirip eteklerini toplayıp bir kenara mabatlarını yerleştirmeselerdi ne olurdu he ne olurdu...

Onca genç ölmiyeydi, işkence görmiyeydi Demokrasi türkü gibi ağızlarına dolanmasaydıda halkların kardeşliğini Osmanlıdan devraldıkları gibi götürmiyelerdi...

Benim evimin kitaplığında o yatağımın altına sakladığım kitaplar...Hala ıslak odun kokusu...Biz okuyoruz...Çoluk çocuk zehir zemberek okuyoruz...Kadersiz yurdumun dayatılan manasızlıklarına, nefesi kursaklarında kalmış körpe gençlerinin aşkına OKUYORUZ...

Ebru...


Fotoğraf : Deviantart

Mavili büyüyor

Sevgili Mavili 5 aylık oldu...Bu aralar balkona çıkmak için miyavlaması dışında varlığı belli bile olmayan tatlı kedimiz bir haftadır tek dişi dışarda kapatmaya başladı çenesini çok komik duruyor bazen öyle uyuyor...

Daha önce iran kedileri hakkında hiçbir  bilgim yoktu...Evet gerçekten kendisini evin bir bireyi zannediyor...Bazen hepimiz banyoya doluşup kapıyı kapadığımızda veya mutfağa doluştuğumuzda arkasını dönüp söylene söylene gidiyor....Uzun tüyleri olması eğer hergün düzenli tararsanız ve göz bakımını ihmal etmezseniz bir sorun oluşturmuyor...Bu aralar üst katlardan birinde tadilat var seslerden inanılmaz rahatsız oluyor...Eline birşey alabilse soluğu üst katta alıp kafalarına fırlatıcak eminim...

21 Ocak 2014

Vapur yarim










Anıtkabir 2014







" Kendince" dedi ve gitti...


Birşeyler karalıyayım bari dediğimde zaten çoktan birşeyleri karaladığımı anladım.Karalama illa beyaz bir kağıda yapılmaz bazen bir adam elindeki pembe kalemlede hayatını karalayabilir...İkili ilişkilerdeki mahvetmeler hep bireysel düşüncelerinizi karşınızdaki insana empoze etmeye başladığımızda ya da " Eee! bu benim gibi düşünmüyormuş ki! " danklamasını beyinde yaşadıktan sonra başlar...Ben böyle ağlaklaşınca telefonda Suat var benim arkadaşım "Pepsi iç geçer" dedi...Nasıl bir hormon salgılanıyorsa artık vücudumda ayrılık acısı tepkisi ile çocuk gibi oturup ağlıyacağım oğlum ben...

Yazar kişisinin  konuyla alakalı araya girip durum değerlendirmesi (Erkeklerin en büyük yanılgısıdır onların kurduğu hayata, ilişkiye,birlikteliğe kadının da aynı pencereden baktığı mantığı...Kadın insanı evvela bir canlıdır her canlı gibi gelişimi sırasında toplumdan ve ailesinden gördükleri öğrendikleri vardır elbet ...Ağaç kovuğunda yetişmiyor kadınlar elbetteki hayat tecrübeleri, tecrübelerle sabit mutlulukları ve yaraları var...)

Pufff! biliyorum işte ama sanırım ben mutlu olursam karşımdakinide mutlu ederim diye düşündüm...Ben ekmeğin arasında koyduğum peynire reçel döküp yerken O da bunu sever diye düşündüm...Sandiviçlerin en güzelini yaptım O na....Burda sandiviç yerine pekçok şey koyabilirsiniz...İlgi, alaka, sinema bileti, tango dersleri,fotoğraf klübüyle hafta sonu gezmeleri...Hep öyle güzel sundum ki birlikte yaşayacağız ve o an çok mutlu olacağız planlarını.Ama O  karşıma kocaman bir " KENDİNCE " kelimesi koydu .Cümle içersinde kendince kelimesinden sonra gelen ismim bile çok manasız kaldı ...Tıpkı tüm yaptıklarım ve yapmak istediklerim gibi...

Yazar Kişisi ( Hatana odaklansana sen )

Şumuydu ki hata..."Ben ikimizin yerinede düşünür güzel anlar ayarlarım ve onlar bizim geçmişimizin mutlu anıları olur" çabalarım...

İlkbaşlarda ilişkinin heyecanı ile herşeye " tamam", "evet" demiyeydi ozaman...Sinsi dominant ...Ben safım kimliğimi, kişiliğimi olduğunca yansıtırım...Demek beni tarttı, çözdü ve "Kendince" diye öteledi...İlgilenirsin boğulur, ilgilenmezsin derde düşer, kompliman ister fazla yapınca kaçar...sümüğüm akıyor ağlamıyorum....

BİM de eski sevgilisini gören çocuğum ben şu anda..." kendince " kelimesi de beni yaraladı hadi bakalım...Ne olucak benim halim bir sonraki ilişkide bu lafı yememek için ne yapıcam ben..."Ortak planlar" diye tutturucam sonrada "beni çok yoruyorsun" lafı yiyeceğim...Her ilişki sonunda her kadından yediğim lafla büyüyecek ve olgunlaşacağım..

Yazar kişisi ( Sandığın kadar yalnız değilsindir belkide hadi ara bakalım dostlarını Onlar neler diyecekler sana )

Canım çok sıkılıyor oğlum benim...Ali yi aradım, Murat ı aradım hiç birinde eski tat yok...Ben ilişki yaşarken bunlar ne olmuşlar kendi başlarına...Arkadaşlarıma da uzaklaşmışım...Hayatımın merkezine koydum ben seni kızım...

Yazar kişisi ( demek ki neymiş bir ilişki yaşarken hayatının merkezine asla O nu koymıyacakmışsın...Ne çok önemseyecek ne de önemsizmiş gibi davranacaksın...Herkesin bir kendi konfor alanı vardır onlara dikkat edip paylaşımlar doğal olarak olunca güzeldir mantığını kafana kazıyacaksın )

İyi be! Anladık hayat bize ığıl ığıl akıyor .Dışarı çıkıyorum ben biraz dolaşıp kafamı dağıtayım ordan çocukların yanına uğrayayım bari...Öğrenci evi bastı biraz...eşortmanla çıkıcam alay etme he!

Yazar kişisi ( Eşofman o eşofman ...Para aldın gördüm markete gidiyosun değil miiiiii?)

BİM e değil be! bi herşeyide görmeyin görmeyin...Terliklerim nerde benim....




Portakalmavisi Denemeler

Ebru...


NEJAT İŞLER İN YAPMADIĞI ŞEYLER


işte Harun Tekin'in Nejat İşler'i anlattığı o yazı:
Nejat'ın yapmadığı şeyler...

- Zor zamanlar geçiren bir insan hakkında şerefsizce yazılar yazmak.
  
- Utanma duygusunu kaybetmek.

- İtibar suikastlerine kalkışmak.

- İnsanlara yaşama biçimini dayatmak, mesela “herkes günde 3 bira içsin” demek.

    
- Sahip olduğu gücü kötüye kullanmak.

-mış gibi yapmak.
   
- Burnunun dibinde dünyaya ilham veren bir şey yaşanırken kişisel çıkarları gereği susmak.

- Gezi’deki kalabalığı görünce sokaklara atılıp sonra fikrini ve zikrini iktidara göre hizalamak.

- Vasatı kutsamak.

- Başkaları gibi olmak.
 
- Yapılan haksızlıkları kime yapıldığına, söylenen sözleri kimin söylediğine göre değerlendirmek.

- Son 10 yılın veya son 90 yılın büyük yalanlarına ortak olmak.
- Kibir sahibi olmak.

- Gemi sahibi olmak.

- TIR sahibi olmak.
- Komşu ülkeye birkaç TIR dolusu silah yollamak.

- Halkının yarısına sürekli küfretmek.

- Kızdığına darbeci ya da vatan haini demek.

- Akçalı işlerden iyi anlamak.

- Kendiyle aşırı meşgul olmak.

- Yaptığı her şeyi bir PR etkinliğine dönüştürmek.

- Kitapların bomba kadar tehlikeli olabileceğini düşünmek.

- Heykel yıktırmak.

- Her fırsatta demeç vermek.

- Hep doğruyu yaptığını düşünmek.

- Futboldan, şiirden, müzikten, güzellikten anlamamak.

- Tedaviye yanıt vermemek.
    …

Nejat’ın yaptığı şeylerden sadece biri:

- Bağzı insanların yüzde birini görünce aklını kaybettiği kadar şan ve şöhreti, gömleğine yapışan bir toz zerresiymişçesine taşımak.
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...
Portakalmavisi bir; hüzünleri dibine kadar yaşamadan terketmeyen, sonrasında da ardına dönüp bakmayan hüzünbaz zamanlar cambazı....

pin

yukarı