21 Aralık 2014

Yeni yıla 1 hafta kala




aslında tüm olumsuzluklara rağmen insan hep bir umut besliyor ya yeni yıla dair nedense bu yeni yıl için birşeyler dileyemiyorum...Tamamen yeni yıl kendi gelsin istiyorum güzellikleri ile...

12 Aralık 2014

Cuma mektupları.... sığınmak



Arabasına mı trafiğe mi neye yalvaracağını şaşırıyor insan ulaşmak istediği bir yere gitmeye çalışırken ,heleki ciğeri  bedenine sığmayacak şekilde nefes alıp verir, önünde kırmızı park lambasından incili bir yol akıp giderken..Tabii okurken bir çırpıda olan hayat yaşarken kanırtıyor.Kanırtmasa ne olacak illa birşey buluyor insan kendini hırpalatacak...O ne yağan sulu kar mı iyice felç olmadan şu trafik hele şükür kutsal mabedim, biricik sığınağım, konfor alanıma ulaşmış bulunuyorum...

Benim nefes aldığımı hayatı hissettiğim yerler deniz kenarları...İnsan İstanbulda heleki boğaz da başlayınca hayata biraz lodosa biraz iyota birazda hırçın martılara bulaşıyor...Kocaman hayaller kuruyor küçücük bedeniyle koca gemilerin ardından el sallarken ve ne olduğunu bilmediği bir çalı bitkisinden kırmızı küçük yuvarlak yemişlerin acısı ağzında lama gibi etrafına tükürürken...Her çalı bitkisini böğürtlen sandığım yıllarmışsa demekki....

Tamda sen bunları okurken ben arbadan indim montuma sarılıp boğazıma kaşkolumu doladım...Cebimde yarısı bitmiş gece mavisi katranını arıyorum ...Hava okadar soğuk ki vazgeçilmez olan denizin kenarına kadar gidip gözlerimi kapatıyorum...Hani burnumum içi soğuktan koku falan almıyor ama soğuk hava yanaklarımı yaka yaka etrafımda dolanıyor....Gene kurşuni bir hava sanki son sıkımlık üstüme yağsa rahatlayacak....Bir teselli beklemeyen gökyüzü vardı kasvetine bile mutluluk anlamları yükleyeceğim onu bile sigaramdan ilk nefesi çekene kadar kötü görmeye başladım....Montun kollarının içinden çıkan parmak uçlarımla tuttuğum sigara ile konuşmak üzereydim ben aslında yanıma banka bir bayan oturdu...yanında küçükten bir kız çocuğu...çocuk denize taşlar atmaya başladı...Hoppalaaa şaka gibi çocukça neşe ve kurşuni gökyüzü ile daha yeni halleşirken yanımdaki kadın 
"içme " dedi ..baktım gülümsedim...

"içme o mereti yazık değil mi sana, ciğerlerine" tam içimden " sana derken o ciğerlerde ona dahil " diye düşünürken " gerçi o ciğerlerde sana dahil bendeki de laf dedi "
gülümsedim gene...

" çok güzel burası bizde çok severiz zaman buldukça iniyoruz sahile" dedi

" bende, bende öyle nezaman bunalsam nezaman sıkılsam kaçıyorum buraya"

"kahve de alsamıydım acaba diye düşünüyorum yoldayken es geçiyorum kahvecinin önünden ama her ellerim üşüdüğünde birdahaki sefere muhakkak alıcam diyorum"

" ben kahve sevmem diyorum daha alışamadım..."
" alışıcaksın " diyor

" hadi bakalım"

Kız çocuğu ilerlerde okadar mutluki hafifçe belli olan çenesindeki bantı yeni keşfediyorum...denize fazla yaklaşınca kadın sesleniyor ama çocuk zaten çok dikkatli ....Kendimi anımsıyorum her olasılığı bende o yaşlarda farklı farklı aynı anda düşünebildiğim için çok az fiziksel yarayla tamamlamıştım o yılları...

" çenesi " diyorum...
" düştü " diyor..." aslında çok dikkatli bir çocuktur dün bir apartmanın merdivenlerini silmişler renk farkı olmadığı için yerde farketmedi ve düştü..."

canının nasıl yandığını hissedebiliyorum aynısı benimde başıma gelmişti ...Bir de o yara sulanır yarabandı  tutmaz, bant çıkmasın diye fazla konuşamazsın...fenadır yani çocuk için...

" geçmiş olsun " dedim

" sanada " dedi...Şöyle bedenimle beraber kadına döndüm bu arada soğuk hava soğuk bank popom donmuş halde içimin bir tarafı kalk git artık sigaranda bitti diyor bir yanım kal biraz daha bak konuşacak biriside var diyor...Tabii o dönüşle beraber O da bana gülümsedi...

" insan böyle bir havada keyfi için inmez bu sahile o manada dedim illaki bir geçmiş yada geçmesini istediğin birşeyler vardır değil mi ?"

" var olmaz mı ...Samimiyetlerinde samimiyetsizlik hissettiğim insanların içimde açtığı yaraları soğutmaya geliyorum buraya geçicek inşallah"

" geçicek elbette sen kuvvetli durup kendinden emin olursan...Doğru düşünür doğru duruş sergilersen tüm samimiyetsizliklerin canını eskisi kadar yakmadığını kendinde farkedersin...Çünkü gereğinden fazla haketmeyene değer vermez , sana yapılan bir yanlışta okadar fazla kafaya takıp canını da sıkmazsın..."

" sigara "dedim , paketi uzatarak ...
" ben bıraktım " dedi...
"iyiymiş"

" sende bırakacaksın ama bunun acılı mı acısız mı olacağına karar vermelisin...Bir gün kendini rahatlatmak için yaptığın şeylerin aslında sıkıntılarını ötelediğini geçirmediğini gördüğünde üzerine çığ düşmüş gibi sağlık sorunları yüzüden sende bırakacaksın..."

sevdim bu kadının konuşmalarını devrik cümlelerini, o konuşurken ne demek istediğini anlamak için kendimi zorlamalarımı sevdim...

Çok üşüyordum artık yüzümdeki soğuk hissini anlatabileceğim bir kelime bulamıyorum artık soğuk sırtıma doğru gelmeye başladı...Soğuğun bir kokusu olduğunu düşünmeye başlamıştım artık ...Yanımdaki kadın kalkıp çocuğua doğru gitti boynundaki atkısını iyice sarıp , örgü şapkasının üzerine kabanının şapkasını geçirdi...içimden " bende böyle yapardım " dediğimi anımsıyorum yanıma gelip...

" hoşçakal ben" dedi kadın ...." bir gün benim yaşıma geldiğinde yaşadığın herşeyin sana anlam kattığını ve seni sen yapan herşeyin yolunun acıdan geçtiğini gördüğünde iyikide yaşamışım onca şeyi diyeceksin...Evet belki etrafında çok kişi olmayacak ama olanlarında samimiyetine inandığından daha mutlu olacaksın kendini iyi hissedeceksin " dedi

"hoşçakal ben " dedi küçük kız...." ben senin çocukluğunum kocaman hayyaler kurduğun sümüğünü kazağının koluna sıvadığın, geceleri yorganın altında babaannem cennete gitsin Allaaam diye dua ettiğin , çenesindeki yara yüzünden günlerce konuşamayan senim ve sana çok teşekkür ederim"

N' oluyo oğlum lan!

Bunuda düşünmüştüm aslında bir gün ölüm kapıma geldiğinde şehadet getirmeden evvel boş bulunup " N' oluyo lan oğlum " veya " ahanda sıçtık " dermiyim acaba diye...


Ölmedim ....

Ellerimin sıcacık olduğu yüzümün soğuktan yandığı için yanaklarımın kıpkırmızı olduğu bir hastane odasındayım...Küçücük bir pıhtı atmış tepeme...Bende tepemin tasına bunu atabilmişsem demekki....Tansiyonum düşmüş orda arabada çay içen insanlar düştüğümü gördüklerinde hemen hastaneye yetiştirmişler...Şimdi o çocukluğumda çenemi yaraladığım zamandaki gibi pek konuşamıyorum ama geçici bir durum tansiyonum düzeldiği için daha umutlular...

Ben , bende umutluyum zaten umudumu hiç kaybetmedim ki..Benlerle karşılaşmak güzeldi...Ulan ne güzelde benim kafada bir kadın buldum diye mutlu olmuştum he :D ...Neyse gülmiim ağzımdan salya akıyor puhahahaha!

Portakalmavisi_Ebru
Cuma Mektupları








16 Kasım 2014

40 lar


40 lar

Pisimdir oldum olası bilmem saç telimi ayırayım yalapşalapımdır...
Kocaman severim sevince, bırakır giderim istemediğimde...
Onca sevda gömdüm kalbime herşeyden geçtim te
bir çocukluk yarabandı kaldı yüreğimde...
sokulamadığımdan yaralarım var benim içimde biryerlerde
üstünü ezip geçtiğim geçmişim var
elimde şarap kadehim beklediğim geleceğim
Fasıl havasında girdim 40 larıma
Canımı yaktıklarında
Gelmişlerine geçmişlerine söveceğim....

Ebru....

9 Kasım 2014

Yeni yıl kartı yazın ...


Yine mi geldin geberesice Sonbahar...Bizim iletişim şeklimiz bu , yüzgöz olduk biz...Senenin birikimini acısını çıkarıyorum Sonbahardan...Ne onlu ne onsuz yapabilirim....Sevdiklerimi benden alan Sonbahar, taş atsam kafana ciğerim kadar canın yanmaz Sonbahar...

Kart, posta kartı yazmayı düşürdün bu senede aklıma sarı Sonbahar ...Buruk mürekkep kokusu.

Sonbahar da babamı anımsıyorum elinde bir sürü kartla gelir bir kısmınıda benim önüme yığar " haydi yeni yıl kartları yazıyoruz" ...Tükenmez kalem kullanmazdı babam ...Kart yazarken bayram tebriği olsun, yeni yıl kartı olsun kullanmadı kullandırtmadı...Gömlek cebinin kenarını lekesine belesede dolmakalemden vazgeçmedi...Konu saygı olunca ayrıntılardaki hallerini düşününce insanın tshirtle önündeki düğmeleri ilikleyesi geliyor babama karşı...

Yurtdışında yaşayan arkadaşlarıma bakıyorum o kart yazma geleneği hala devam ediyor oralarda peki ya bizde...Ne çok anısız bırakıyoruz çocuklarımızı ...Bu yılbaşı dedim gideyim kartlar alayım bir kısmınıda Onların önüne yığayım eeee ev adresleri yok ki kimsenin, herkesin mail adresi var...Olsun Eda sınıfta dağıtsın Egeberk bana yazsın babasına yazsın ama yazsın...İnsanlardan ev adreslerini isteyeyim diye de düşündüm de gülüp eğleniyorlar anlamıyorlar böyle ince detayların insanlarda ne güzel anılar bıraktığını....

Babam her bayram kart yazmaya ölene değin devam etti...Yurt dışında çok arkadaşı vardı malum ordu  arkadaşlarının bir çoğu, çocukluk arkadaşlarının bir çoğu yurt dışında olunca o kart yazma işi birazda anılara dokunma halleriydi Onların ... iletişim şekliydi bir kart ve yanına iliştirilmiş küçücük notlar ...

Sonra bir keresinde bana demiştiki " insan aklında kalır arkadaşlarının...Bir gün yolladığın bir kartı görürler derler bir Ebru vardı..." Eeee! tabii ilkokulu dört ayrı okulda okuyunca benim yazdığım kartları siz düşünün :D ...İkimizinde sağ el parmakları mürekkepli dolanır önce hangimizinki çıkacak latifeleri yapar, gülerdik :)...

Derken bunca posta kartı bilinci yaratmak isteyen adam bir sonbaharın Kasımında Ramazanında koydu gitti beni ...Ramazan bayramında Danimarkadan bir arkadaşının bayram tebrik kartı ulaştı bize...
" Fikret sahilde dolaşıyorum arkadaşım, gemiler gemiler gemiler...Sanki içlerinden birinden sen çıkacakmışsın gibi..."

Ailenin her zor görevi gibi buda üzerime yıkıldı ...Babamın görev bilinci haline getirdiği önceden hazır ettiği bayram  kartlarından biri alındı  ve cevap yazıldı:
" Sevgili Yüksel Amca bayram kartınız elimize ulaştı...Öncelikle teşekkür eder babam Fikret Güzelgün ü bayram öncesi Kasım 15 de kalp krizi neticesinde mukasat etmeden ebedi yolculuğuna çıktığını haber vermek isterim...Başımız sağolsun Allah sizlere sağlıkla uzun ömürler versin"...

Şaka gibi geliyor insana...Kaç kere yazdım, kaç kart israf ettim, Elime parmağıma bulaşan mürekkepe bile ağladığımdan kaç karta göz yaşı akıttım ...Şaka gibi geliyor insana onca kartı yazıp postalayıp geride yapılmamış, yarım kalmış hiçbir işi kalmasın diye çabalamalarım....

Kart yazın kart birilerinin anılarında kalın...Mail tek tuşa bakar silinir gider...Vallahi kart yazın...

Ebru 

Portakalmavisi anı düşleri...



Fotoğraf alıntıdır...







Hoşgeldin Kasım























Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...
Portakalmavisi bir; hüzünleri dibine kadar yaşamadan terketmeyen, sonrasında da ardına dönüp bakmayan hüzünbaz zamanlar cambazı....

pin

yukarı