30 Aralık 2012

De get 2012 :P

Bu sene babami kaybettigim 2002 den sonra kıçına tekme atıp göndereceğim senelerden biri oldu.

Himmm! Sıralama yapmadan neler yaşadiysam şöyle bir 2012 vedası yapmaya karar verdim.

Bu sene de bir iki boğulma tehlikesi atlattim... Bilenler bilir birsey icerken beni güldürdüklerinde istisnasiz boğulurum. eskiden kendimi tutar ağzimi burnumu kapar salya sümük rezil olmamaya çalışırdım bu sene bunun çok yanlıs birsey olduğunu öğrendim artık serbes stil boğuluyorum... Ben nefessiz kaldigimda gülen, sırtıma vurmayan ev halkına iyi seyirler :)))

Bir kadini dövemedim ama döverdim...Serde Karagümrüklülük var...Egeberk parkta kücük cocuklarin ciceklere kacirdigi topu alirken iki yasli bayan oglumun topu oraya attigini düsünüp " o cicekler hepimizin , kac yasinda cocuksun ayip " derken ben uzaktan Egeberki izliyordum. Cocuk banka oturdu " ben atmadim" dedi. Kadinlardan biri " gozumle gordum , sen benim torunum yasindasin seni simdi doverim" dediginde yanlarina gittim Egeberk in omzuna dokundun bizim gizli iletisim dillerimiz vardir bunun ordan uzaklasmasi gerektigi anlamina geldigini anlayan Egeberk basketbol oynamak icin uzaklasti. Kibarca Egeberk in topu atmadigini kendilerinin sadece alirken gordugunu soyledim...Hanim benide torunu sandigindan" cocugunuzu uyarin, bu park hepimizin " falan derken ben "tabii, tamam " falan diyorum yasina hurmeten . Tüm hanimefendi tavrima ragmen en son duydugum " sizin yetistirdiginiz cocuk bukadar olur" lafini animsiyorum. Kalktim " yeter dedim bukadar insanin onunde ogluma " seni doverim" diyemezsiniz diye bir bagirdim kadin yururken " kac yasindayim ben saygili ol" derken gidiyordu " saygi yasla olmaz ulayyyyn! " diye pesinden firlamamla kafayi gömmeme ramak kala kadini ordan uzaklastirdilar...beni, bizi tanimayan ama genede bizi yargilayan,anneligimi sorgulayan kimseye tahammulum yokmus bunu ögrendim... Egeberk onlara zarar, laf,kötülük getireceklere karsi nasil vahsilestigimi bildiginden bana sarilarak beni sakinlestirdi...

Kedilerdeki gibi beynimin ehlilestiremez tarafi devreye girdiginde kimseyi tanimam...

Çocuklar part inda Eda çisini, kakasını söylemeye başladı...Tuvalette klozete bakip alkış yapan insanlar kızımız için eğlence konusu oldu...En komigi kafasina bir kutu vazelin sürdügunde yasanmıştı...7 kere kafasi yikanmis sonra bulasik deterjaninda cözüm bulunmuştu...Konusmasi oturmuş, hatta zaman zaman cocuk safliginda bizi rezil eder boyutlara gelmisti. Misal, bindigimiz takside kokan koltuklari hissettiginde " kim pırt yaptiiii, kim pırt yaptı dediiiimmmm" diye bagirdiginda ana renkler ara renkler hepsine girmistik....

Egeberk ergenlige adim atti. Boyu uzadi , hükmedemedigi nerden geldigini anlayamadigimiz bazen ekolasan bir sese sahip oldu:))) Yanlis seçimlerin nelere maloldugunu öğrendi. İphone 2012 nin yarasi olarak icinde kaldi mesela :))).gerci babasi ve benimkine el koyma girisimleride olmadi degil ama en nefret ettigi sey blackberry oldu sanirim.ikileme düstügunde hep kafasina vurulacak anisi oldu :))) . En komigi sabah okula yollarken eline Edanin giysilerinin oldugu cantayi eline vermem ve O nunda alip gitmesi oldu...

İki cocugumla da yerlerde gülmekten katıldıgımız, kavga edip saç baş yoldugumuz, sarilip agladigimiz zamanlarimiz oldu...

Eşim Erkan zaman zaman Semiramis dedigim paşalarin paşasi dürüstlügü ile gene kalbime mıhlandı.bazı zaman çocugum gibi oldu bazı zaman vazgecilmez sevgilim... Ama encok dertortagim, babam,ekmegim, vatanim oldu...

Bir fotografim Ankara da bir sergide yer aldi... Life style dan cok doga fotografi cekmeye calisacagim bunu kendime görev adlettim :))))

Bizim icin zor benim için anlamlar yükledigim bir yıldı 2012. basimiza gelenler bize ders olurken cevremizdekilerinde sinavi oldu... Cevremde derdime ortak olmayan, duygularimi sömüren insanlari hayatimdan cikardigim ve bana deger veren insanlari daha iyi kavradigim bir zaman oldu.

Bir nikah ve bir cenazem oldu...

2012 den kimseye kirgin ayrilmiyorum... Hersey beyninizde caninizi sikanlari sonlandirmanizdan sonra basliyor anlam yüklemeler... Sanirim beynimi özgür birakmayi ögrendim...

Güzel dileklerle girelim yeni yıla... Mesela cocuklarimiza guzel anilar biriktirelim geriye dönüpbaktiklarinda güzel animsasinlar...kedileri sevelim...

Herkes sizi sevmesin ama saygi duysun, sizde herkesi degil size deger verenleri sevin...

"Hayat birazdaha zor" dediginiz anlarda kendinize disardan bakmayi deneyin...Tüm güzel dileklerinizi bütünün hayrina dileyin...

Ben biraz daha büyüdüm...Hayat denen olguda sonuna kadar amatör biri olarak 2013 sana da hazırım be! Yeterki hepimiz icin guzelliklerle gel....

Portakalmavisi

Ebru...

18 Aralık 2012

14 Aralık 2012

Bir bitlenmenin trajı komik hikayesi...






1982 nin ocak ayı hayli soğuk bir okadar da unutulmazdır benim için.malumunuz üzre babası asker olan her çocuk gibi taşınma konusunda mastır yapmış bir ailenin dokuz yaşında,kısmen topal,içine kapanık ve fakat fiziksel acısını içine gömmüş, çevreden yapılan psikolojimi bozacak davranışları konuşmamakla bertaraf eden güçlü bir ruhtum aslında...

Yürürken aksıyordum çünkü 1981 in yazında ayağıma bahçe salıncağı düştü ayakbileğim kıkırdağına kadar kırıldı.Kuzey deniz saha komutanlığının tombik ortopedisti" büyüme kıkırdağı zedelenmiş ayağı büyümüyecek" dediğinde benim küçücük kalbim,bilmediğim gelecekhayallerim o odada hayallerimde ise banka oturmuş babama sarılarak ağlayan annem kalmıştı.

Bilmiyorum ayağımı alçıya bile almadılar.kalın,edremitten gelmiş çekirdeği ile dövülmüş etler sardılar.kışa doğru düzelmiştim ama aksıyordum.siz siz olun çocuğunuza polyanna kitabını okutmayın.ilk okuduğum kitaptı ve polyannanın gazabı üstüme yağıyordu...

Tuzla da biz apartmanda yasasakta bahçesinde meyve ağaçları ve ahırları olan evler vardı.Bir tanesi de bizim yan bahçemizdeki Haticelerdi.Annem yaşadıklarımdan dolayı aşırı korumacı davranıyor ve resmen beni dış hayattan koparıyordu.En sevdiğim şey büyük atlas ve on cilt fotoğraflı meydanlarus ansiklopedileriydi.

Bazen bahçeye çıkardım.Hatice yanıma geldiğinde açardık atlası coğrafi,siyasi ne varsa Libya ya bakardık.çünkü babası libya da çalışırdı.mesela ben parmak ölçüsüyle libyaya nekadar zamanda gidilir onu bile hesaplamıştım.şöyleki, en uzak gittiğim yer Bolu idi.Bolu istanbul arası kaç parmaksa, libya istanbul arası şukadar parmak demekki yol şukadar sürer diye birde bilmiş bilmiş hesablamalarım vardı.ama hep engüzel yerinde annem çağırır, Hatice ile oynamamamı O nda bit olduğunu söylerdi.beni uzak tutmaya çalıştığı için yalan söylüyor diye düşünürdüm...

Ocağın 15 de annem koca bir bavulla kardeşimi doğum yapmaya zeynep kamil hastanesine giderken ben O nun bizi terkettiğini düşünmüştüm.koca bavul arkadaş ben ne bileyim.

günler geçiyor annem gelmiyordu"anneme gidelim baba" dediğimde."bende biliyorum annende seni özledi ama yol uzak,çok soğuk,Ebru hasta olur, hem ben dayanamam GETİRME dedi annen" dediğinde önünde arkasında ne dediği önemli değildi annem "getirme" demişti.iki gün çok üzülmüştüm benim böyle üzüntü günlerim vardı iki,beş,yedi gün diye.

İki gün sonunda halka açılmaya karar verdim.zaten tüm gün babam yoktu ve ben özgürdüüüm.

"HATİCEEEEE SİZE GELİYİM Mİİİİİ ?"

Günlerce Haticelere gittim.Ahır temizledik,çökelek peyniri ve domatesleri ekmeğin arasına koydurup sokakta popomuz donana kadar taşlara oturup yedik.yayık salladık ayran yaptık çok eğlendik....yaşasın hem özgür hem de pistim at gibi kokuyor,kafamda bitler cirit atıyor , ellerimin üstü soğuktan yara olsa da mutluydum.Annem çok titizdi dizlerimi vimlediğini bilirim.

Yirmi gün sonra annem geldiğinde kucağında kardeşimi gördüğümde "getirme" kelimesini çoktan unutmuştum.

Bir kaçgün sonra annemin çığlıkları sanki evrende yankılanıyordu."Bitlenmiş buuuuu.kafasına baaaak,gözün kör olmasın senin okuldan mı aldın bunu yoksa haticelere mi gittin, komşulaaar...

komşular geldi önce benzine batırdıkları tarakla sonrada babamın eczaneden aldığı ilaçla bitlerimi temizlediler...

üçgün geçmemişti annem çığlık çığlığa bağırıyordu."gözü kör olmayasıca bana da bulaştırmış...lohusa lohusa mahvoldum ben komşulaaaarrrr!

ahahahaaaa! artık anne kız değil ayrıca bit kardeşiydik :)))....

1982 nin ilkbaharında ayağımdaki kemikler kaynarken aralarına sıkışan etlerden mütevellit olan aksamam prof.çıkıkçı melek hanım tarafından Baltalimanı kemik hastanesinin sevgili doktorunun emri ile bertaraf edildi.

Bitlenmek hiçbirşeydir aslolan eğlenmektir.....


sevgilerimle....


Ebru...

5 Aralık 2012

27 Kasım 2012

Lahmacun yapımı ...(içi evde hazırlama)


malzemeler....600 gr dan 18 tane net çıkıyor...

-600 gr. tek çekimlik %20 kuzu karışık dana kıyma.
-2 ortaboy yoksa 4 küçük boy kuru soğan
-1 baş veya 4 diş sarımsak
-2 ad. domates
-2 taze kırmızı biber
-3 adet veya 5 adet sivri yeşil biber
-1 demet maydonoz
-domates salçası ben çok koyuyorum 3 ço.kaş
-biber salçası mümkünse antep olsun ben 2 ço.kaş. koyuyorum
-kırmızı,karabiber ve tuzu size bırakıyorum...

yapılışı...

öncelikle et hariç tüm malzemeleri bıçakla küçücük doğruyoruz.Robot kullanmayın sulanıyor.tüm malzemeleri karıştırıp sonra eti ekleyelim.tekrar karıştıralım mümkünse el ile.Salçaları ve baharatı eklemeden tatlı yapacağınızı ayırın...salçalar ve baharatla da karıştırıp temiz bir kaba alıp fırına yollayın...Afiyet olsun...

Detaylı fotoğraflar için TIKLAYIN...


Portakalmavisi aşçı düşleri...

Ebru...

Demi Lovato - Give Your Heart a Break (Official Video)

yavru kediniz ısıyor mu?




Yavru kedinizin asla saldırgan bir şekilde oynamasına izin vermeyin. Eğer elinizi emmeye ya da tırmalamaya kalkışırsa, ona bu davranışın yasak olduğunu öğretin. Elinizi usulca çekerek ondan uzaklaştırın (elinizi aniden çekerseniz, size daha da sıkı sarılacaktır). Eliniz yerine ona oyuncak verin. Onu birkaç dakika yalnız bırakın. Sakinleştikten sonra geri dönün ve uygun bir oyuncak kullanarak onunla tekrar oynamaya başlayın. Eğer elinizi tutmaya devam ederse, katı bir ses tonuyla "HAYIR" deyin. Kısa zamanda ne demek istediğinizi anlayacaktır.
Asla yavru kedinize vurmayın ya da onu suyla korkutmayın. Bu onunla arınızda kurmaya çalıştığınız bağı zedeleyebilir ve en sonunda da sizi görmekten bile korkmasına neden olabilir. Eğer sert sesinize karşılık vermezse veteriner hekiminize danışın. Fiziksel bir şikâyeti ya da daha ciddi bir sorunu olabilir.
Yavru ve yetişkin kediler sadece sorun yaratmak için yaramazlık yapmazlar. Davranışların büyük kısmı içgüdülerine bağlıdır. Yavru kedinize verdiğiniz tepki onun alışkanlıklarını hayatı boyunca etkileyecektir. Yavru kedinizin de duyguları olduğunu unutmayın. O da sizden gelecek iyi, nazik ve sevgi dolu ilgiyi hak ediyor. Yavru kediler sesinizin tonuna karşı duyarlıdır. Dolayısıyla onu uygunsuz davranırken yakaladığınızda ellerinizi birbirine çarpın ve "HAYIR" deyin, bu kadarı genelde onu durdurmaya yetecektir.
Bazı davranışlar da yavru kediniz sadece oynamak istediği için şekillenir. Sıkılmış ve kendine yeni bir uğraş arıyor olabilir. Onun dikkatini dağıtacak güvenli oyuncaklar, kutular, top haline getirilmiş kâğıtlar ya da minik plastik toplar temin etmeye özen gösterin.

yazı  http://miyavca.blogcu.com adresinden alıntıdır...

Ismini ördüm çok sevindi

26 Kasım 2012

Pasha büyüyor...




karnıbahar yesin diye ....


evet çocuklar karnıbahar yesin diye maymun olan ben bir çözümünü buldum...sarımsaklı yoğurt ile harmanladığım önce haşladığım sonra yağsız tavada kızarttığım karnıbahar taktimimdir....Ayrıntılı fotağraflara burdan çuf çuflayabilirsiniz ...

23 Kasım 2012

Hafta sonu mu dedin?


Evet hafta sonu gelmiş bile...sevdiğim bir mevsim olmasa da bu sonbaharı sevdim mi ne?...Bu hafta sonunda miskinlik edesim var.Belki üç beş fotoğraf çeker,bir de yazı döşerim...Bilmiyorum ki en sakin geçirmek istediğim hafta sonunda Balat ta sokaklarda,yokuşlarda elimde kamera performans komedisi çeviriyordum :)...Ben kahvemi içeyim sizin için bir şarkı seçtim öpering sizi....


22 Kasım 2012

olamaz mı ??


"ve " dedi ve gitti...



Geldiğinde baktım yüzüne, biraz neşe ve belkide biraz huzur aramıştım ama yoktu.kolay değil on yıllık evliliğini bitiriyordu.oturduk şöyle bakıştık.Kadın çok güçlüdür dostum.

Kendisini damarlarındaki adrenaline teslim etmiş, tohum saçma güdüsü sevgi değerlerini deşip geçmiş bir erkeği terkederken bile sorgular kendini.çözümlemeler yapar.Tüm gelgitleri yaşar , dibine kadar dağılır,yalpalar,kanırtır...Tüm hesaplaşmalarını yapar, adrenalinin cezalısı,pişman olmuş sümüklü kocasının hayalarına tekmeyi basar ve o evden mezarda açan çiçek gibi çıkar.mutluluğunu bir kenara koyup , geçmişinin hesabını kapatır.Ve geride güzel anılarda bırakır belki ama pek anımsamak istemez.hersey gelecektedir artık,umut,sevgi,mutluluk ve belkide biraz hüzün.

Geriye dönüp bakmaz geçmişle hesabını bitiren kadın.son noktayı koyunca hayalara, varsın günlerce işeyemesin eski adam. yeterince ilişkinin içine etmemişmiydi ?...

Sarıldık, birazda ağlaştık arkadaşım " Hayat devam ediyor , hiçbirşeyi ertelemiyeceğim varsın olacaklar kendiliğinden geç olsun" derken yanaklarımdaki yaşları siliyordum .Tayinini uzaklara istemişti "kalamam bu şehirde" demişti."Yürü be! sistam kim tutar seni"...

Kadın güçlüdür dostum.İlişkilerde haklıysa ve canı yanmışsa küllerinden doğar ama yinede ayağa kalkar...

Peki ya! erkek mi ??? Salaktır yavrum Onlar kadının gidişinin ardından dibe vuruşları başlar ve kalpleri değildir acıyan, hayalarıdır sancıyan ....Bir kaçgün işeyemez tek derdi odur bir süre ve sonrasında arı vız vız stayla :)))  peh!


Birşey daha var erkekler kelimelerin duygularda yarattığı derinliği bilmediklerinden fazla " seni seviyorum" demezler.uygulamalı davranışlar kolaylarına gelir.oysa ruhu doymuş bir kadının kendilerini nekadar çok mutlu edeceğini bilemezler...


Erkekler salaktır ve kadınlar salak adam sevmezler sadece mış gibi yaparlar...


Portakalmavisi -ilişki düşleri...


Ebru...

power of the words




16 Kasım 2012

örme çocuk şapkaları

sizde fotoğraftan model çıkarabiliyorsanız bayılacağınız şeyler buldum ...







Daha fazla seçeneğe burdan ulaşabilirsiniz ben kızım için pembe olanı yaptım...

First Aid Kit - The Lion's Roar

Emeli Sandé - Next To Me

kardeşler


Amelie Soundtrack - Yann Tiersen (Original)

Egeberk 2012


AŞK İKİ KİŞİLİKTİR - ATAOL BEHRAMOĞLU



AŞK İKİ KİŞİLİKTİR

Değişir rüzgarın yönü
Solar ansızın yapraklar;
Şaşırır yolunu denizde gemi
Boşuna bir liman arar;
Gülüşü bir yabancının
Çalmıştır senden sevdiğini;
İçinde biriken zehir
Sadece kendini öldürecektir;
Ölümdür yaşanan tek başına
Aşk iki kişiliktir.

Bir anı bile kalmamıştır
Geceler boyu sevişmelerden;
Binlerce yıl uzaklardadır
Binlerce kez dokunduğun ten;
Yazabileceğin şiirler
Çoktan yazılıp bitmiştir;
Ölümdür yaşanan tek başına,
Aşk iki kişiliktir.

Avutamaz olur artık
Seni bildiğin şarkılar;
Boşanır keder zincirlerinden
Sular tersin tersin akar;
Bir hançer gibi çeksen de sevgini
Onu ancak öldürmeye yarar:
Uçarı kuşu sevdanın
Alıp başını gitmiştir;
Ölümdür yaşanan tek başına,
Aşk iki kişiliktir.

Yitik bir ezgisin sadece,
Tüketilmiş ve düşmüş, gözden.
Düşlerinde bir çocuk hıçkırır
Gece camlara sürtünürken;
Çünkü hiç bir kelebek
Tek başına yaşayamaz sevdasını,
Severken hiçbir böcek
Hiç bir kuş yalnız değildir;
Ölümdür yaşanan tek başına,
Aşk iki kişiliktir.

ATAOL BEHRAMOĞLU

Farkındalık

Çok zamandır mı gidiyordum bu yolda bilmiyorum ki...Kocaman bavulu toplamışım taşımışım ve koymuşum arabanın arkasın hiç hatırlamıyorum...

ELLEME KÖR OLASI ARAP UYKULARDA ADAM VURULMAZ

Kaç papatyanın ölümünden sorumluyum,

Kaç papatya daha öldürürüm hiç bilmiyorum,

son yaprakta söylediğim sevmiyorlar mı daha fazlayoksa

seviyorlar mı saymadım,

Sen gideli kaç gün olduğunu saymadığım gibi...

Ne kadar kanar yaralı yürek sevdiğim?

senin yaraların ne zaman kapandı?

Zamannnn...

Soğuk bir kış gününde arabada dinlediğim şarkı sözleri geçiyor aklımdan.

yaralarıma zaman basmalarım var benim

kanayan yaraya tuz basar gibi...

yağan her yağmurda ağlamalarım var birde,

saçlarımın yüzümü gözümü kapatmasına aldırmadan...

Avaz avaz ağlamalarımı ilk gören anneannemmiş,

son gören de o olsaydı keşke...

ve seni hiç görmeden,anneanneme içirdiğim

karpuz suyundan sonra derin bi nefes alıps

elvinin altında uykuya dalsaydım bende onunla...

Seninle nasıl uyunduğunu bilmezdim o zaman,

yatağa, yastığa sarılıp ağlamalarım olmazdı o zaman...

Üç noktaları daha sana göndermemişken,

cümlelerimi virgüllerle uzatmamışken,

gizli özneleri bilmiyorken,

kalabalıklara karışmamışken,

kalabalıkların insanı incelttiğini bilmeden,

inceldiği yerden kopsun dememişken daha hiç kimse,

sigaranın dumanında akdenizi görmemişken,

ben derin uykulara çoktan dalmış olsaydım...

geri alınmış saatler, zamanı geri alamıyor ki sevdiğim,

belki de bu yüzden herşeye geç kalışım...

İnceltiyor işte kalabalıklar insanıpeki sonra?

İnceldiği yerden kopuyor hayat..

ve herkes kendi işinde...

ve...

hiç kimse demiyor"elleme kör olasıca arap uykularda adam vurulmaz"

15 Kasım 2012

12 Kasım 2012

Yeni doğmuş yavru kedi ve bakımı

Pasha yı aldığımız yer öyle petshop veya veteriner kliniği değil bir kutunun içersinde kendi kaderine bırakılmış bir haldi. Üç kardeştiler dişi olan tam tekir, iki erkekten biri sarman diğeri pastel tondaydı. Ama fazla gelişmemişlerdi en fazla beslenen bizim Pasha gibi görünüyordu. 3,5 haftalık yavru ile evimize geldik ama aklımız diğer yavrularda kalmadı da değil.umuyorum sahiplendirmek için uğraşan kızcağız onlarada sıcak bir yuva bulmuştur. Öncelikle yavru çok küçük olduğundan ve sanırım annesi olmadığından o geceyi miyk miyk diye sesler çıkararak geçirdi. Üzerinde oladar çok pire vardı ki birsey yapamıyor olmak fazlasıyla canımı sıkmıştı. Sabah erkenden sevgili veterinerimize gittik. 3,5 haftalık ,erkek, sarman yavru bir kedi... 15 gün için kullanmak üzere ensesine düşük dozda pire için aşılama yapıldı . Bilinmesi gerekenler: bulduğunuz yavru kediyi ilk iş veterinere götürün. Asla su ile karıştırmadıkça inek sütü vermeyin. Biberon ile bebek hazır maması alıp hazırlamak yerine "ad" isimli bebek kedi mamasını şırınga yardımı ile 2 saatte bir belirtilen dozda verin. Ben öyle yaptım fakat bizimki obur olduğu için fazla yemiş ve fazla protein yüklemesinden alerji olmuş orası ayrı konu :) . En önemlisi çiş meselesi şöyleli yeni doğan kedi yavrusunun annesi karnını veya çiş yaptığı yeri yalayarak yavrusunun tuvaletini yaptırmasını sağlarmış biz ne yaptık biraz pamuğa ılık su sürüp popişine koyup daire hareketleri yaptık ve tuvalet sorunumuzu hallettik. Aslında ben olayı şöyle geliştirdim mama kabı , su kabı ve kum kabını 4. Hafta tamamlandığında portatif bebek yatağımız vardı zaten atacaktım altına battaniye serip hepsini içine koydum ve miniğimize de uyuyabilmesi için bir yatak hazırladım. Böylelikle tuvalet alışkanlığını edinmesi çok kolay ve temiz oldu. Şimdi bir buçuk aylık oldu ve o portatif yatağı kaldırdık kumkabını ve mama kaplarını belli bir yere koyduk çok düzenli uyum sağladı . Pisipisi kumu kullanıyoruz. Kum pudralı olduğu için kesinlikle koku yapmıyor, daha önceki kedimizde kristal kum almıştık mesela ama o bana inanılmaz öksürük yaptı. Mama olarak konserveye başladık ama katı mamaya bugün yarın geçeceğiz. Bunun dışında gene annesi olmadığı için yemeklerden sonra bıyık kökleri ve çenesinde mama kalıntıları kalıyor. Alkolsüz ıslak mendille silmelisiniz. 1,5 aylık olunca oyunlar oynamaya da başladı bu bizi çok mutlu ediyor hele kızımın Pasha ile oynamasını seyrettikçe çok mutlu oluyorum. Yaşanılan sorunları ve çözümleri yazmaya devam edeceğim...sevgiyle kalın...

7 Kasım 2012

Kasım ayı oturur böğrüme...

En çok kasım ayında " hayat " diye başlıyorum yazılarıma... Fazlaca sorguluyorum belkide Kasımlarda hayatımı, yaşanılanları.

Böyle camdan bakarsın ya hani, camın soğuğu vurur yüzüne ve birazda burnuna."Soğudu hava dersin" ve üşürsün belkide biraz...Elini koyarsın cama elinden doğru soğuğu daha çok hissedersin yavaş yavaş ...En çok ozamanlar kalbini hissedersin...Düşmüş yaprakları ,uçuşan martıları izlersin biraz .Derken camdan bakma hali ya! hani bu, o camda neden hep senin baktığını düşünürsün ve gidenler gelir aklına...

Eskiden siyah önlükler giyerdik ,bazılarımızın yakası dantel işle örülmüş...Yaramazlık yaparsın bir bakmışsın elinde yakan ilmek ilmek sökülüyor ...Üzülürsün ve birazda korkarsın işiteceğin azardan, elinde yakan bilemezsinde nasıl tamir edeceğini...İlmikler gider bir bir...Tıpkı hayatından gidenler gibi...Üzülürsün ve birazda korkarsın işte...Adını koyamadığın hüzünler yağar gönlüne yaprak yaprak.

Benim hüzün kapımdır Kasım.Şöylece aralamadan sağanak sağanak yalnızlaştığım, içimdeki boşlukları dolduramadığım...

En çok neyi mi özler bu can...El sallamadan gidenleri sanırım.Her ölüm zamansız el sallayıştır.Beyninde sonlandıramadığın anılarının kahramanlarıdır seni ardlarında bırakıp ışığa yürüyenler...En güzel şarkıları dinlediğin, en çok sitemini yediğin,hep sana mesafelide olsa da yakınında bildiğin.

Kasım sana başka bana başkadır belki olamaz mı? benim Kasımım babamdır...

El sallamadan gidişinin ayıdır...Tüm canımı yakan şeyleri nadasladığım sırf O' nu yaşadığımdır ...

Kasım ağlayıp ağlayıp sümüğümü koluma sıvadığım aydır.Camdan yollara baktığım , gelmeyeceğini bile bile abdest alınca kurulanacağı havluyu hazırladığımdır...

Kasım benim sümük,gözyaşı,hasret,önlüğümün yakası, kalbimin yarası,yalnızlığımın kuytusu,havada uçuşan hüzün yaprakları.....babamın acısıdır...

Portakalmavisi hüzün düşleri...

Ebru



YAPRAK DÖKÜMÜ [Cahit Berkay]

3 Kasım 2012

Eda'nın istikrarına kurban gidiyorum HELP! :P


-Artık ben büyüdüm anne di mi anne ????
-evet kızım artık sen büyüdün kocaman abla oldun...

o gün günlerden güzel birgün idi...Hava serin dahi olsa insan kendisini güneşin gösteren yüzü münasebeti ile mutlu hissediyordu...Eda ile bankaya gidecektik hani şu turuncu aslan maskotu olan bankaya :P geçen sefer puset arabasına koyup götürdüğüm Eda bu sefer büyüdüğünü iddia ederek yürüyerek gelmek istediğini söyledi...

Bak ben ne salak ( hiç estağfirullah falan demeyin öyleyim öyleyim ) bir anneyim 3 yaşındaki çocuğun rol kesmesine kanıp içinde nasıl bir canavar barındırdığını hala kestiremediğim kızımla yürüyerek bankaya gitmek üzere evden çıktım...

- Annenin eli tutulur dimi anneciğim ben büyüm dimi anneciğim...
- evet Eda afferim bak ne güzel elimden tutuyorsun...

ne mutlu mesut bir 5 dakikaydı o yahuu! yürüdük yürüdük yürüdük caddeyi geçmememizi salık verecek ışıklara geldik...

-yeşil yanıcak dimi anne biz öyle geçeceğiz dimi anne ????

Allahım ağlamak istiyorum...Eda nekadar uslu nekadar bilinçli davranıyordu o an yeşil ışık hiç yanmasın ben yavrumla el ele o yol kenarında kalayım istedim yok be ben hala ordayım aslında gözümden mutluluk yaşları ha aktı ha akacak...

Yeşil ışık yandı hoplaya zıplaya karşı kaldırıma geçip biraz daha cadde üzerinde yürüdükten sonra aslanlı bankaya geldikkkkkkkk.

İçeri girerken hatırladığım halen elimi tutuyordu :D sonra sağ taraftaki bankodan ya da adı herne zımbırtıysa " gişe işlemleri " düğmesine basıp alttan kağıdı alıp elimde çekelediğimi hissettiğim yavrumla oturma bölümüne yönelip sıramı beklemeye koyuluyordum ki şu sesi duydum...

- BEN BASACAKTIMMMMM

-Hö! 

hemen uzun zaman önce geliştirdiğim taktik olan " salağa yatma " moduna geçtim"
- neye basacaksın yavrum???
-o dümeye ben bascaktımmm
-ama anneciğim o düğmeye küçükler basamazki anneler basar, büyük amcalar basar ( salak anne salak anne )
- ben büyüğüm ama anneeee bende bascam 
- olmaz anneciğim ( kibarlığıma hayranım ayrıca içimden edayı boğuyorum orası ayrı ) hadi otur anneciğim...
-hayır oturmıyacağım...
-"aha! b.ku yedin kızım" diyorum içimden ama hemen güvenlik görevlisini gösterip 
-Edacığım bak bu amca müsade etmez şimdi sen oraya basarsan eğer gişe işlemi numara atar amcalar boşu boşuna düğmeye basarlar dimi annecim olmaz
-Tüüüüüü ( burda bana tükürüyor )

yüzümü alel acele silip "anneciğim yapma ne olursun güzel kızım" diyorum ama üzerimdeki herşeyi çıkarıp çırılçıplak Atatürk caddesinde koşasım var o denli ateş sinir ne varsa basmış durumdayım...

-Eda bak aslan var bu bankada anneciğim diyorum...

Güvenlik görevlisine bakıp" bu adam mı besliyor O nu "diyor 

aha! o anda asma kattaki banka memurlarının bize güldüğünü gördüm...Ayakkabıyı fırlattım fırlatıcam...

Alt kata inen memure hanımı görüp yok alt katta bak bu abla onu beslemeye gidiyor diyorum o anda bankada ki televizyonda bankanın reklamı dönmeye başlıyor Eda ona seyre kalıyor...

"ting72" işte bizim numara ben gişeye yönlenirken Eda hala televizyona bakıyor tam gişenin barında reklam bitiyor " hay! bin kunduz " bu sefer yukarı sıçramaya çalışıyor 

"kucama al " diyor alıyorum barda insanlar yazı yazsın diye ped koymuşlar gene aslan resmi var ama kuyruk kısmı yetmemiş o yüzden resimde o kısım yok kucağıma aldığım anda elindeki 72 yazan kağıdı görevli memura fırlattı adam güldü ama asma kattakiler yarı bellerine kadar aşağı sarkmış bizi izliyorlardı :D 

- bu aaslanın kuyruğu yok heyyyy! dedi. adam bana birşeyler sorduğundan kendini aşağı indirdim adam imza atmam için kalem koydu bar a Eda bir atladı kalemi aldı adama geri fırlattı o andan sonrasını pek hatırlamıyorum aslında okadar utandım ki küçücük kaldım orda ...

Böyle durumlarda annem bir çimdik atardı biz susar pısardık ben çimdik atma taraftarı değilim atsan kaç yazar utanmaz birde neden çimdik atıyosun diye bağırır orda :D işlemleri hallettim bankadan çıkarken hala " "ben basıcaktım "diye kendini yırtıyor...yerlerde yuvarlanıyor...

Azıcık gönlü olsun diye toka almak için büyük bir mağzaya soktum saçına toka aldım, kolye istedi onu aldım birde yüzük bakarken ağzına attı aman yaman diyene kadar bir güzel yüzüğü yuttu ...hem aldıklarımın hem de yuttuğu yüzüğün parasını ödeyip dükkandan çıktık...

gene demin en mesut anlarımı yaşadığım trafik ışıklarında bu sefer pis taraftaydım...İçimden hayatımı birisine  "5 dakka  tutarmısın " diyip kaçma düşünceleri geçiyor...yüzüğüde yuttu görüyo musun :((( ağlıycam o kaldırımda otorup ...

O kadar da mutlu ki aynı neşeyle evimize geri dönüyoruz apartmanımızın arka tarafındaki sokaktan içeri girdik arka bahçede ihtiyarlar heyeti toplanmış birşeylere bakıp birşeyler konuşuyorlar...

Yaklaşınca anladık ki birisi bir sokak köpeğinin dört ayrı ayağından bahçenin korkuluğuna bağlamış ve ıpi kısa tutmuş hayvan ayağa kalkamıyor bir an göz göze geldik O nu okadar iyi anladım ki ...Kokoş teyzelerden birisi " çok manidar bir durum bu" diye hayvanın etrafında döneniyor diğer kalabalıkta ne yapsakta çözsek diye hayvandan korktuklarından yanaşamıyorlar...O teyzenin üzerine kusasım geldi bir an...

Olayın insana verdiği mesaj gerçekten çok alçakça bir durum olduğu üzerine ama esas köpeğin  aldığı mesaj çok acı...Ben yaklaştım çamaşır iplerinden birisini çözdüm Eda ya baktım o an okadar mutlu ki diğer bağıda çözdüm hayvan iki ayağının üzerinde baktım duruyor derken esnaftan biriside yardım etti köpek kurtuldu ...kokoş teyze hala olayın manidarlığı ile ilgili konuşuyor ...O an gene anladım ki" konuşmakla olmuyor önemli olan doğru uygulama evet" dedim Eda da da bunu uygulamalıyım " ahanda kız yok " koşa koşa apartmanın kapısına gittim "yere yatmış ben kazandımmmmmm" diyor...

"Evet" dedim içimden" ben pes ediyorum Eda sen kazandın"....

Birdaha 20 yaşına kadar pusetsiz bu kızı dışarı çıkarmamaya karar verdim :))))))


Portakalmavisi 

Anne düşlerinden...

Ebru...




Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...
Portakalmavisi bir; hüzünleri dibine kadar yaşamadan terketmeyen, sonrasında da ardına dönüp bakmayan hüzünbaz zamanlar cambazı....

pin

yukarı