27 Ağustos 2008

YALNIZLIK


“Yalnızlığı soruyorlar
Yalnızlık, bir ovanın düz oluşu gibi bir şey
Hiçbir şeyim yok akıp giden sokaktan başka
Keşke yalnız bunun için sevseydim seni”
Cemal Süreyya

26 Ağustos 2008

UMUT


EVET BİZ ÇOCUKTUK - CAN DÜNDAR

Evet biz cocuktuk
"Basardik" Aslinda imkansizi basardik biz.70li yillarda dogan cocukluk ve genclik yillarini bu yillarda yasayanlara diyorum.
Hijyenik olmayan pamuklu cocuk bezi ile tahta besik ile büyüdük. Cocuklar icin güvenli kapaklar,kilitler,elektrik prizleri yoktu ve bisiklete kasksiz binerdik.Gidecegimiz yere yanimizda bur koruyucu ile degil yanliz giderdik.
Hic bir risikoyu düsünmeden. Otomobil de cocuk koltugu olmadan ve kemer baglamadan tasirdi bizi. Erkek cocuklarin tornetleri vardi.Onlari bir otomobil edasi ile kullanir,bakar ve parkederlerdi.Sonra karsilarina gecip hayran hayran seyrederlerdi. Bütün imalati bize aitti.
Cesmeden su icerdik.. Pasta yerdik, ekmek yerdik, sekerli icecekler icerdik ve fazla kilolarimiz yoktu cunku sokakta oynardik. 3-4 arkadas ayni siseden icerdik ve hicbirimiz olmezdik. Oyuncak arabalari haftalarca ugrasip kendimiz yapardik sadece fren yapinca nasil iz kaldigini gorebilmek icin.
Problemlerimizi kendimiz cozmeyi ogrendik. Sabah evden cikip aksam sokak lambalari yanincaya kadar disarida kalabilirdi. Anamiz gece sokaktan bizi ceke ceke,bagira bagira alirdi Kimse bize ulasamazdi cep telefonlarimiz yoktu. Akillara zarar!!! Playstationlar, nintendolar, videolar, PC, 98 kanalli kablo yayini, internet, chat odalari yoktu. Arkadaslarimiz vardi sokaga cikar ve bulurduk onlari.
Oynadigimiz oyunlarda bazen canimiz yanardi, agactan duserdik,heryerimiz cizilirdi, cesitli kazalar ve yaralar olurdu. Ama asla haklilik haksizlik kavgasi olmazdi.Doktora giderdik kimse de sucluluk duymazdi.
Hatirlar misiniz kazalari? Dovusurduk, itisirdik mor lekeler olusurdu ama biz cabucak iyilesmesini ogrendik. Agac dallarindan celik comak oynardik birbirimizin gozunu oymazdik.Komsu bahcesindeki kiraz agacina dalardik. Bilirmisiniz "dalmayi"meyva bahcesine"dalmayi"dut agaclarinin tepesinde dolasmayi ve onu sallamayi ve örtünün üzerinden dut yemegi bilirmisiniz?
Önceden haber vermeden bisikletle veya yuruyerek bir arkadasimiza gidip zili calardik, iceriye girip saatlerce oynar konusurduk (Dusunebiliyormusunuz habersiz) Eger dogru zamanda gelmediysek iceri giremezdik. O zaman da hayal kirikligini ogrenirdik, herseyin istedigimiz gibi ve istedigimiz zamanda olamayacagini ogrenirdik.
Ogretmenlerin daha cok zamani vardi ve neseliydiler.Herkes koleje gitmezdi, gitmeyenler aptal sayilmazdi. Kuafor de olunabilirdi.
Sans-talih-kader-kismet sattiniz mi sokaklarda..Bagira bagira..Sonra kutudaki gofretleri oturup bir kösede gizlice yedinizmi siz?
Yaptigimiz herseyin arkasinda dururduk ve tutarliydik. Okulla veya kanunla celiskide oldugumuzda ailemiz bizi dislar mi dusuncesi yoktu. Sorumluluk sahibiydik ve herseyi basardik.!!!.." Evet biz basardik ve cocuklugumuzu yasadik doya doya...Evet biz cocuktuk

KIYAMET KOPTUĞUNDAKİ MEDYA BAŞLIKLARI

Sabah : Biz Öldük!

Anadolu ajansi : Kiyamet koptu (A.A)

Zaman : Biz demistik, böyle olacagi belliydi!

Dünya Gazetesi : IMKB de endeks bir daha yükselmeyecek.

Hafta Sonu : Ayhan Isik ile Hülya Avsar gizlice bulustular

Erkekçe : Ayin hurisi

Fanatik Gazetesi : Bu maçin galibi yok!

Cumhuriyet : Sonunda Ata miza kavustuk.

Bilim Teknik : Evren hakkinda bütün bilmediklerimiz...

Oyun dergisi : Game Over

Elle : Yargi gününde aninda 10 kilo verin!

Para : Kiyametten kar yapmanin 100 yolu

Star Gazetesi : Sok! Kandirildik, Seytan aslinda iyiymis!

Aktüel : Mahser günü yaninizda olmasi gereken 2 sey: Sevaplar ve Isiya dayanikli elbise

Auto Show : Sirat köprüsünde saniyede 100 km ye ulasan son model arabalar

Arena Ugur Dündar : Cennete rüsvetle kaçak giren günahkarlarin tüyler ürperten dosyasi

Hürriyet Ertugrul Özkök : Iyimserligi elden birakmayalim, hiç olmazsa cehennemde isinmak için yakit parasi yok!

Milliyet Meral Tamer : Zebaniler, delik kazanlarin üreticisini Seytan a sikayet etti.

Radikal : Yeni dosyayi açiyoruz: Yesil itiraf ediyor. Aslinda kiyametten Susurluk çetesi sorumlu.

Show TV Reha Muhtar : Sayin Zebani, kazanlarin yaninda terlemiyor musunuz?

ATV Hakan Aygün : Mahser yerinde Fordculuk çok yaygin,izliyorsunuz sayin seyirciler, biyikli bey, nasil arka saflarda çalisiyor...

Kanal 6 : Izliyorsunuz sayin seyirciler,kazanlarin içi bir volkan gibi, insanlar bagris çagris yaniyor, kizariyor...

Basbakanlik Basin ve Halkla Iliskiler Dairesi Baskanligi : Devletimiz, bütün yaralari saracaktir.


Alıntıdır...

REKLAM NOSTALJİSİ
















ÇOCUKKEN Kİ FUTBOL KURALLARI :D

1. Iyi oynayan iki kişinin aynı takımda yer almamasına dikkat edilirdi.

2. Maçlar minyatür kalede oynanıyorsa, penaltı boş kaleye ters şekilde topukla vurulurdu.

3. Maçların hayali kale direkleri arası adım ile sayılır, olmaları gereken yerler iki taş ile işaretlenirdi.

4. Hava kararınca, ezan okununca, anne-baba çağırınca maç biterdi.

5. Uç korner bir penaltıydı.

6. Topu patlatan parasını öder, patlak top ikiye kesilip kafaya takılırdı.

7. `Frikiklerde açıl biraz` denince `Burası Ali Sami Yen mi` şeklinde cevap verilirdi.

8. Takımlar kurulurken ilk oyuncuyu seçme hakkı, adım almayı iyi bilenindi.

9. Kaleci topu 3 kere sektirirse rakibe `Açılsana 3 kere sektirdim` derdi, rakip açılırdı; efendilik vardı.

10. Top insanın pek münasip olmayan bir tarafına gelirse herkes `?şe işe!` diye bağırırdı.

11. Penaltılarda kaleci değiştirilirse 2 penaltı atılırdı. Eğer ilk penaltı gol olursa ikincisi atılmazdı.

12. Abanma ve burun vurmak yoktu, vurulursa eleştirilip kınanırdı.

13. Tanju, Rıdvan, Metin, Ali, Feyyaz, Hagi, Hakan, Hami gibi dönemin popüler futbolcularının adı alınırdı.

14. Topun sahibi tüm kuralları koyar, takımı kurar, kaleyi seçer, istemediği kişileri topuyla oynatmazdı.

15. Klişe laflar vardı: `At bakayim abinin kıllı göğsüne!`

16. Elin avantajı olmazdı.

17. Bel üstü gol sayılmazdı.

18. Taçtan kendi önüne atıp başlatılınca, taç değişirdi.

19. Maçı izleyen küçük bir grup varsa, penaltı olup olmadığına o karar verirdi, saygı vardı.

20. Maçlarda eğer iddia varsa ödüller genel olarak Algida Max, eskimo, meybuz, 2,5 litrelik kola vb. ürünlerden oluşurdu.

21. Pas vermeden sadece çalım atarak gol atılırsa sayılmazdı.

22. Frikiklerde baraj mesafesi, frikiği kullanacak olan kişinin koca bir zıplayışının akabinde 3 koca adım atmasıyla belirlenirdi... Büyük atılan adıma karşılık olarak rakip takım "sen tuvalete de mi böyle gidiyon?" diyerek ortalığı kızıştırırdı.

23. Top, oyun alanı içerisindeki herhangi bir arabanın altına kaçarsa büyük bir şevkle arabanın altına yatılıp top alınırdı. Topu ilk kim kaparsa o takımda başlardı.

24. Gol olduktan sonra eğer tartışmalar olursa ve golü yiyen takımın bir oyucusu golü kabullenirse rakip takım direk o kişiyi yüceltip "adamın gol diyo" diyerek golü alırlardı. Golü kabullenen kişi de kaleye veya defansa alınırdı.

25. Varsa hakeme yapılan en dolu dizgin hakaret: "hakeme gözlük, eline de sözlük" tü.

26. Oynayacakların sayısı eğer tek ise, güçsüzlerden biri devre değiştirerek gönlü alınırdı.

27. Penaltılarda eğer takımınız açık ara farkla öndeyse kaleciye vurdurulurdu. Ama en güçlü forvetiniz penaltıyı kullanacaksa, hemen rakip kalecinin gönlü alınırdı: "Merak etme olm, teknik vuracam."

28. Sabit bir kaleci yoksa 2 golde bir veya dakika usulü oyuncular aralarında değişirdi. Kalecilik sırası "Sonum bir Allah" diye kim başlarsa o kişiden geriye sayılırdı.

29. Dizde veya ayak ucunda top sektirerek de sıra belirlendiği olurdu (genellikle 9 aylık veya 21 aylık gibi oyunlarda). Bu durumlarda ilk sektirmek isteyen "Birim bir Allah, kırmızı bayrak, yeşil kitap" derdi.

30. Kaleci oyuncu kavramı vardı. Takımların genellikle iyi oyuncuları bu kutsal göreve kendilerini adarlardı.

31. Eğer bir oyuncu faule maruz kalmışsa ama devam etmek istiyorsa, rakip futbolculardan birinin yürümesini dahi bahane ederek: "Adamın devam ediyor." derdi.

32. Milli birlik ve beraberliğimiz mahalle maçlarında başlamıştır. Önce maçlar yapılır... Centilmenlik skora yansımazsa sopalar, taşlar konuşurdu.

33. Atan alır spor vardı. Eğer top kime çarpıp çıkmışsa topun gittiği yer neresi olursa olsun koşa koşa gidip alırdı.

34. Mahallenin abileri kaleci alıştırırlardı ve buna göre puan verirlerdi. Aralarında kavga eden çocukların puanı kesilirdi.

35. Skor ne olursa olsun akşam saati yaklaştığında "Golü atan kazanır." kuralı işlerdi.

36. Maçlardan sonra su sırasına girmek ayrı bir davaydı ve mutlaka koşa koşa gidilirdi. Genellikle yaşlı amca veya teyzeler, zemin katta oturanlar bu işin acımasız kurbanlarıydı.

37. El kasti değilse (bunu da o zamanlar nasıl ayırıyorsak hiç anlamış değilim) o top direkt kaleye kullanılmaz, "kasti değilki oğlum, gol olmaz." denirdi...

38. Eğer kaleci dahil herkes çalımlanmışsa; o top çizgiye kadar götürülür ya popo dürtmesi yada yere yatıp kafa, burun, alın gibi vucut kısımlarının dürtmesi ile gol atılırdı.

39. Kalecinin degajla gol atabilmesi bir yetenekti fakat gene de gol sayılmazdı. Karşılıklı atışmaların sonunda yoldan geçen herhangi biri hakem yapılırdı ve sonuca o karar verirdi.

40. Para o zamanlar kolay bulunmadığından maçın hangi takım tarafından başlatılacağına; bir tarafına tükürülmüş yassı bir taşın havaya atılıp, yaş mı,kuru mu seçiminde doğru tarafı bilen tarafın başlaması yöntemi ile karar verilirdi.
Alıntıdır...

SALINCAK



Kocaman akşam üstleri doldurdum içime hani olurda şehirde koşturmacadan atlarım böylede güzel birşey vardı diye...Bu fotoğrafını çektiğim salıncakta oturdum bir süre öylece iplere tutunmuş salınırken başımı sert iplere yaslayıp düşündüm kimler için yapılmış bu salıncak dedim bir bahçem bir dikili ağacım ve salınası bir salıncağım bile yok...Hüznü kovamıyor insan karşısında ala, mora bezenmiş güneş batarken...Kim için yapıldı bu salıncak bilmem ama beni aldı taaa nerelere savurdu...Kime niyet kime kısmet ....Kim yaptıysa elleri dert görmiye...

ÖZLEDİM


Bu fotoğrafı çekerken bile
Sessizliğimle bu cennette geceden bir parça olmuşken bile
Buram buram oksijeni ceğerlerime indirirken
Senden vazgeçemediğimi hissettim
Sensiz sanki daha bir yetimim
Tek söyliyebileceğim

İSTANBUL seni çok özledim
.....

25 Ağustos 2008

VİZYONDAKİLER : EJDERİN DİRİLİŞİ



Çin’in dört büyük klasik romanından biri olan “Romance of the Three Kingdoms”dan uyarlanan ve iç savaş yüzünden ülke karşıt güçlerce parçalanıp sonunda üç rakip krallık arasında bölüştürülen Çin tarihinin en karanlık dönemi M.S. 190 – 280 yılları arasında geçen “Three Kingdoms – Resurruction of the Dragon”, ülkesinin birliği ve barış için savaşan ve yiğitliği ve savaştaki üstün yeteneğiyle yükselip tüm Çin’de tanınan bir kahraman olan sıradan bir adam ZHAO ZILONG’un hikayesini anlatıyor.Zhao’nun dövüşerek birçok savaş kazanmasına ve kahramanlığının bir efsaneye dönüşmesine rağmen, yıllarca süren mücadeleye rağmen, savaş hâlâ tüm şiddetiyle devam etmektedir. Cesur savaşçı ilerlemiş yaşında, içteki ve dıştaki düşmanlarıyla savaşacağı, en son ve en zorlu savaşını kazanmak için birliklerini yönetme mücadelesi vermektedir.

AROG BİR YONTMA TAŞ FİLMİ ( 5 ARALI 2008 de )



az kaldı azzzzzzzz :D

PORTAKALMAVİSİ HAFTANIN KLİPLERİ

Nelly ft. Akon and Ashanti - Body on Me



DESAPARECIDOS + MARTIN SOLVEIG + R.I.O. (VMIX by JAY AMATO)



David Guetta - Tomorrow can wait



Rythm of the Night



23 Ağustos 2008

AYol TUTULDU İŞTE :D





Haberlerde dolanırken söylediler AY TUTULACAK hobaaaa! "Sı..tık desene gene", "ayın kaçı kızım", "hoooppp makina nerde saat kaçta başlıycakmış" ...Kızım deprem olur makinada kalır herşey ya sallayın içelim ne tutulması yaaa....


Mükemmel bir şekilde içimize sıkışmış kelimeleri döküverdik bir anda söyliyecek birşey kalmadığında makinayı terasta sabitlemeye çabalarken saat 21:27 idi ve hala bir şey tutulmamıştı...Ordaydı işte yanakları ve aşağı düşen gözleriyle uydumuz canımız ciğerimiz nankör evladımız AY...Gene aynı şeyler olmasından korkarak geçen depremde yaşanılanları konuşurken bulduk kendimizi "çekmicem ben bunun fotosunu sanki biz suçluymuşuz gibi cezası bize patlıyor "


Derken sol alt kısımdan lekelenmeler başladı aaaa neden duygusallaştık ki şimdi tutulmanın son noktasına kadar kaç kişi ay a bak baka konuştuk o gece...Gerçi güzel oldu ama o karardığında bizim boyunlarımız tutulmuştu :D


Sabah çay koymak için sağdan sola dönemeyen annem ne oldu sana dediğimizde "Ay ol tutuldu işte " dediğinde birşey içerken güldürmeyin beni diye önünde tabelayla dolaşmadığı kalan ben ağzıma nekadar aldımsa hepsini püskürtme şeysiyle annemin tutuk boynu şerefine natural bir çalışma yaptım...


Son söz : Nankör evlat AY tutul tutulda bize bulaşma ....


Fotoğraflar bizzati şahsıma ait olup ikinci fotodaki iğrençliği ekipmansızlığa şeyedin öptüms

21 Ağustos 2008

HAYAT

HAYAT

Çok yaramazsan ve içindeki çocuğa mani olamıyorsan
Olama yahuuu!!!
Hayat kendinle hesaplaşma meydanı değil
Babanın elinden tutup parke taşı kaplı sokaklarda
Atlaya zıplaya koşmuşsan
Unutma yahuu!!!
Hayat çocukluğunu sana anımsatan yegane yer
Geçmişteki acıları anımsayıp kendini kahretme yeri değil
Agnus...

DELİLİK

Bir gun Delilik yakin dostlarini kahve icmek uzere evine davet etmis.Herkes gelmis. Kahveler icildikten sonra Delilik dostlarina saklambac oynamayi onermis.

-Saklambac mi? O da nedir? diye sormus Merak.

-Saklambac bir oyundur. Sizler saklanirken ben yuze kadar sayacagim. Saymayi bitirdigimde ilk bulacagim kisi benden sonraki ebe olacaktir.

Korku ve Tembellik disindakiler Delilik in onerisini derhal kabul etmisler.

-1..., 2..., 3... diye yuksek sesle saymaya baslamis Delilik.

Acelecilik, ilk buldugu yere kendini ativermis.

Utangaclik, her zamanki aliskanligiyla bir agacin golgesine ilismis.

Neşe, bahcenin orta yerine dogru yonelmis. Hüzün, saklanacak yer bulamadigindan aglamaya koyulmus.

Kiskanclik, Basari nin pesinden giderek yanibasindaki bir kayanin ardina siginmis.

Delilik saymayi surdurmus...

Umutsuzluk, Delilik in doksan dokuza geldigini duydugunda iyiden iyiye umutsuzluga kapilmis.

-YUZ ! diye haykirmis Delilik, Saklanmayan ebedir,
aramaya basliyorum....

İlk sobelenen Merak olmus. Birinci kurbanin kim olacagini o kadar merak ediyormus ki, saklanmayi ihmal etmis.

Bahce duvarina baktiginda, Delilik Kararsizlik i farketmis;üzerine tunemis oldugu duvarin hangi tarafina saklanacagini dusunmekle mesgulmus. Ve hemen ardindan Neşe yi, Hüzün u, Utangaclik i sobelemis.Herkes yeniden biraraya geldiginde

Merak sormus:
-Aşk nerede? Hic Aşk i goren oldu mu?

Delilik, Aşk i aramaya koyulmus. Daglara cikmis, nehirlerin yataklarina bakmis, ama Aşk i hic bir yerde bulamamis.

Caresiz arayisini surduren Delilik, bir gul agaci ile karsilasmis. Eline gecirdigi bir caliyla agacin dallarini, yapraklarini yoklamis.Aniden tiz bir ciglikla irkilmis.

Aciyla bagiran Aşk, diken batan gozunu tutuyormus.

Delilik ne yapacagini bilememis. Ozur dilemis, yalvarmis yakarmis Aşk a kendisini affetmesi icin. O kadar uzulmus ki, bir daha hayat boyu yanindan ayrilmayacagini bile vaadetmis. Acisi biraz dinen Aşk sonunda ozurleri kabul etmis.

O gunden beri Aşk in gozu kordur ve Delilik hep yani basindadir.

Alıntıdır..

8 Ağustos 2008

HEYOOO!! GUMMY BEAR HEMDE UZUN KLİP

GUMMY BEAR SONG I AM YOUR GUMMY BEAR

MUTLU MUSUN GÜZELİM ???










BİR ZAMANLAR TİPİTİP VARDI :D







TURKCELL İN TAVUĞU TECAVÜZE UĞRADI

Türkcell in tarife yumurtlayan tavuğu geçenlerde gittiği reklam çekimi dönüşünde,
VODAFONE ve AVEA horozları tarafından tecevüze uğradı.
Tavuk olay yerinde aldığı darbeler sonucu kapsama alanı dışına çıktı.
Olay yerinin yaklaşık 45345345 metre ilerisinde yakalanan
VODAFONE ve AVEA horozları yaptıkları çirkin saldırıdan dolayı şöyle konuştular :

VODAFONE : - Anı yaşa!

AVEA : - OH be!

Acıklamalarında anlaşıldığı üzere pişman olmadıkları gözlerden kaçmadı..

Olaydan sonra horozların Avukatı Bilirkişi yaptığı basın acıklamasında şöyle konuştu :

-Müvekkillerimin hic bir suçu yoktur. Onlar kader horozu..
En kısa zamanda civcivler ortaya çıkıp olaya açıklık getirip müvekillerimin
suçsuz olduğunu kanıtlayacaktır..
Gerekirse hayvan hakları mahkemesine kadar gideceğiz..

dedi

Gözü yaşlı Türkcell ailesi bağrına yumurta basmakla yetindi.
Acısı gözlerinden okunan Selocan üzüntüsünden kendisini alkole verdi.
Her gece Türkcell le bağlan hayata sloganının eşliğinde rakı içip göz yaşı döküyor
ve teröre lanet okuyor...

6 Ağustos 2008

ANCAK BİR BENZERİM ÖLDÜREBİLİR BENİ - CEZMİ ERSÖZ

ANCAK BİR BENZERİM ÖLDÜREBİLİR BENİ

Artık daha fazla böyle yaşayamazdı. İçindeki o sadece ve sadece kendisine ait olan özü ortaya çıkarmak ve onu yaşatmak istiyordu. Çünkü böyle, birden fazla ve kendisinin olmayan ve gerçek mi sahte mi olduğunun ayırdına varamadığı kişilikleri taşıyordu, sıkıntılı bir yük gibi... Peki, gerçek ve sadece ona ait bir özü var mıydı onun? Varsa neredeydi ve kimdi o? Öylesine çok maske kullanmış, öylesine çok değişik kalıplara girmiş, şekil değiştirmek zorunda kalmıştı ki, gerçek niteliğini yitirmiş olarak duruyordu. Belki de hiç olmadığı korkusuna kapılıyordu arada bir. Sık sık o gerçek özünü bulabilmek, ona ulaşabilmek için eve kapanıyor, günlerce hiçbir arkadaşını, yakınını aramıyordu. Kendisine yeni bir koza örmeliydi ve gerçek özünü bulduğunu sanıp, 'artık insanların içine çıkabilirim, onları gerçek kişiliğimle görüp, hissedebilirim' diye düşünüyor, yanlarına sevgi ve hasretle koşuyor, ama biraz konuştuktan sonra, konuşmanın yine kendisine ait bir öz olmadığını görüyordu. Bir başkasıydı sanki o. Ya da kimseye ait olmayan birinin özüydü taşıdığı. Unutulmuş, tesadüfen bulunmuş ya da korkudan, kaygıdan alelacele oluşturulmuş yapma bir şeydi. O ânı kotarması için, ilişkileri geçiştirebilmek, kendini orada o an için var edebilmek için yarattığı sahte bir kişilikti sanki...

Bu yüzden arkadaşlarına dostlarına sevgiyle, umutla koşar, sonra da yapma kişiliğinin yarattığı sıkıntı, tatsızlık, boşluk belli belirsiz bir kasvet duygusuyla yeniden gerçek özünü bulmak için evine, odasına dönerdi. Yine olmamıştı. İçindeki o gerçek öz, eğer bir ara var olmuşsa onu belki de sonsuza kadar terk etmiş, onu böyle öksüz, hep doyumsuz, geçicilik ve kenarda kalmış olma duygularıyla bırakmıştı. Bu hep geçicilik duygusuna, şu anlamsızlık duygusuna daha fazla dayanamazdı. Bir gün gerçek kendisiyle buluşacaktı. Bu tutkuyla bekleyiş, ona geçmişte bir ara, belki çok kısa bir süre bu özle birlikte yaşadığı inancını veriyordu. 'O vardı ki ben onu böylesine çok özlüyorum' diyordu... Şimdiyse 'binlerce hiç kimseydi'. Tek başına bile değildi. Çünkü tek başına olmak bir sağlam varoluştu ve bakım isteyen bir şeydi. 'Tek başınalık bir şans'tı.

Yalnız bile olamadığı, bir hiç kimse olduğu için bu yüzden kim gerçek dostu, kim düşmanı, kim onu seven, kim katili, asla içtenlikle anlayamıyordu, algılayamıyordu. İşte bu yüzden onu gerçekten sevenleri göremiyor, onu pek de ciddiye almayanlara çok yakınlık duyduğunu sanıyordu. Çoğu kez sevgisinden ve nefretinden emin olamadığı için hep endişeler ve kaygılar içinde ve güvensizlik duygularıyla yaşıyordu.

Hep bir doyum arıyor, ama yine hep açlık hissediyordu. Kahramanlık yapmak, cesur serüvenler yaşamak istiyor, ama korkuları buna izin vermiyordu. Hep o sahte kimliklerinin tümünden kurtulup çılgın ve başıboş bir aşk yaşamak istiyor, sonunda güvenli, ancak sıkıntılı, coşkusuz, tekdüze ilişkilere saplanıp kalıyordu...

CEZMİ ERSÖZ

5 Ağustos 2008

EBEMDE GÜZEL BENDE GÜZELİM

Adama dedim ki aslında amcada peah salla amca demem ben öylesine saatlerce dolanmışım markete gelmişim tam park edicem karşı şeritten kırdım dank usta gel sen benim park edeceğim yere parket.Benim yavaşlığımdan değil yolu yardım manevradayım ya geldi parketti adam ve sinyalimde belli ben parkedicem oraya adam bir güzel çıktı arabadan tabii şafak atmış freni koyup el frenini çekip arabadan amcama doğru bağırarak ya napıyorsunuz siz dedim...Usta bana ben parkettim bekliyeceksin dedi ...Hönk nasıl yani ya kırarım amca senin belini nedemek bekliyeceksin yok park olayında yaş sınırlaması mı var ...Yok muhit tanıdık olmasa dalıcam adama dedim ne bekliyeceğim pardon ahahha :D beyimizin çıkışını bekliyecekmişiz marketten...Eyvallah başka deniz kenarı masalarıda görelim ozaman ....Hayret birşey ya adam girdi markete inşallah aradığını bulamazsın dedim ....Adam elleri boş çıktı ben gülmeye başladım zaten canım burnumda ( bu nasıl lafsa ) Levyeyi kafasına sokasım mı ne gelmiş...Adam ben gülerken tüm o efendiliğinden sıyrılıp kızım eben güzel mi dedi ....ahahahah güzel amca güzel ebemde güzel bende güzelim ...Arabasına bindi sayıyor ama bende arabama yöneldim ama adamı performasından dolayı alkışlıyorum ahahahah :D Denk gelmez geldiği zamanda eğlenesimle sinirim örtüşür koptum anlıyacağınız ahahahha:D kendi aradığımı mı ? onu buldum :D

BU MİMİKÇİLERİ YERSİN :D















4 Ağustos 2008

KİTAP POSTACISI


Bu gün öyle blogları dolanırken nasıl oldu bilmiyorum genelde gelişi güzel blog veya site de dolanmam aslında http://kitappostacisi.blogspot.com/ adresine ulaştım...
Çoğu zaman yaşadıklarımızı unutmamamız lazım ki unutuyoruz insanız seneler evvel 1,5 yıla yakın başıma gelen bir kaza sonucu yürüyememiştim. Bu siteye bakar bakmaz aklıma o günlerim ve şu an halime şükretmeyi unutmakla birlikte engelli arkadaşlarıma yardım edemediğimi anımsadım...
Birde sanal ortamda bir arkadaş edinmiştim Deniz...Aslında voleybolcu olan Denizin trafik kazası geçirmesi sonucu tekerlekli sandalyedeki yaşama mücadelesi...4 katlı asansörsüz bir apartmanda dünyaya açılma çabaları ....
Engelliler, istekleri, yaşamları hakkında heleki yardımlarınızda olacaksa işte size ulaşma imkanı ....

MİSKİN MIRNAVLAR


Yalıkavakta elimde makina dolanırken bir evin bahçesinde bu manzarayla karşılaştım...Miskin mırnavlar kıpırdamadan nasılda yatıyorlardı.Nasılda gerine döne kaldıkları yerden dalıyorlardı uykuya ...

VAZGEÇEMEDİKLERİM *****

TRACY CHAPMAN



Tanita Tikaram - Twist In My Sobriety



All God's children need travelling shoes
Drive your problems from here
All good people read good books
Now your conscience is clear
I hear you talk girl
Now your conscience is clear

In the morning I wipe my brow
Wipe the miles away
I like to think I can be so willed
And never do what you say
I'll never hear you
And never do what you say

Look my eyes are just holograms
Look your love has drawn red from my hands
From my hands you know you'll never be
More than twist in my sobriety
More than twist in my sobriety
More than twist in my sobriety

We just poked a little pie
For the fun people had at night
Late at night don't need hostility
The timid smile and pause to free

I don't care about their different thoughts
Different thoughts are good for me
Up in arms and chaste and whole
All God's children took their toll

Look my eyes are just holograms
Look your love has drawn red from my hands
From my hands you know you'll never be
More than twist in my sobriety
More than twist in my sobriety
More than twist in my sobriety

Cup of tea, take time to think, yea
Time to risk a life, a life, a life
Sweet and handsome
Soft and porky
You pig out 'til you've seen the light
Pig out 'til you've seen the light

Half the people read the papers
Read them good and well
Pretty people, nervous people
People have got to sell
News you have to sell

Look my eyes are just holograms
Look your love has drawn red from my hands
From my hands you know you'll never be
More than twist in my sobriety
More than twist in my sobriety
More than twist in my sobriety

SAVIN ME

Savin' Me - Pirates of the Caribbean (Complete)

HEYOOOO KAPTAN JACK!!!

Captain Jack -Efected-

2 Ağustos 2008

İNADINDAN

Geride kalan olduğunu hep aynı yerde saydığınla değil yanında olan yanında olmadığında anlıyorsun...Lanet olsun iltahaplanması tuttuğunda yaşamanın dayanamayıp o ateşe kaçıp gidenlere ....Küçücük benim ellerim nekadar sıkı tutsamda yitip kayan...Kırık benim yüreğim nekadar çok istesemde beni frenleyip duraklatan...Savunmasız her acım kendim ettim çünkü ve en çok budur canı acıtan...Pişman değilim diye dimdik durmak ve yalnızlığı sevmek koca bir yalan....Uçup gidenleri seyredipte kal diyememek gururundan ve hala arayamamak inadından...

KAFAYI KIRDIM


Ohhh yeahhh Serdar Hadise diye abuk abuk inleye inleye şarkıya eşlik ederken yan arabadan gülenleri gördüğümde dönüp tükürecektim ki yeşil yandı ...Napıyım ya öyle inlemeli falan olunca şarkı ister istemez kulağımda kulaklık varmış modunda eşlik ediyorum...
Neyse hani gözümde zımbırtı çıkmıştı ya beni mahvetmişlerdi bana dedilerki makyaj yapma olurmu abi yap demelisinizki ben yapmıyım illa damarlarımda akan kan kalbe ulaşıp kalbim beynim makyaj makyaj diye ötmeye başladığında gündüz vakti gece makyajı yapası bir hal aldı bünye...
Yahuu parfümde bitmişti dedim gidipte alayım ben şu parfümü zamanın birinde bir parfüm kokusu kalmış aklımda hani kokuda akılda nasıl kalırsa ulan parfümün adı neydi sadece M harfi geliyor aklıma böylede bir durumum var illa bir harf kalır aklımda ama gerisini hatırlamam neyse girdim kocaman bir alışveriş merkezine ismi lazım değil baş harfi Boyner. E hem dedim kalabalığa gireyim insanlar ne yapar indirim zamanı deli gibi onalrı izlemek çok güldürüyor beni üst kattan atladığım gibi yürüyen merdivene aşşağıya parfüm makyaj marka cennetine süzüldüm...Süzüldümde olm parfümün adı neydi sanki çok büyük risk alıyorum anasını satıyım alt tarafı parfümü değiştiricem de ama bende haklıyım cildim bu yaşta bebek egzaması oluyor öyle de hassasız yani Dior a yaklaştığımda avına hücum eden canlılar gibi etrafımı sardılar bir anda parfüm makyaj watershine ne dicemide şaşıdım nerdeyse 1 kilo kıyma dicem öle afalladım dedim 1 sn lütfen beni rahat bırakın bir kaç şeye bakıp çıkıcam ( korktum anam noluyo ya ) derken anladılar ve uzaklaştılar yok efendiliktende anlamam çekilin nefes almam lazım derim yani neyse kızın tekiyle paslaşmaya başladık o diyor bu ben diyorum şu zaten o M harfli parfümü bulamadım dedim bari içinde yasemin kokusu olan bir parfüm olsun tamam ok onu bulduk kaç parfüm sıkındıktan sonra oda ayrı konu :D...Derken yüzünüz dediler ulan ağladım ağlıycam gözünüz dediler koptum anasını satıyım derdimi başıma gelenleri herşeyi anlattım yüzüme sürmelik değil sıkmalık böle deodorant gibi bir fondoten ve allık verdiler gözüme klinik deneylerden geçer not almış bir ürün verdiler beni bir sevdiler bir iyi davrandılar ay bir hoşuma gitti ...Gün içinde kullanmalık nemlendirici dediklerinde demek artık gün içi nemlendirici kullanma yaşım gelmiş diye tam çıtayı düşürüyodum hoooppp başka bir iltifat geldi neyse ben gittim ödemeyi yaptım ürünleri aldım müşteri kartımı verdiler kişisel bilgileri doldurucam eşşek kadar çok çok çok hassas cilt yazmışlar ahahahah herşeyim hassas hassas olmasa cildim zaten şaşardım ki :D
Psikolojik yardım alsam bukadar mutlu hissederdim :D Amannn moraliniz mi bozuk parfüm almaya gidin süper iyi geliyor ....

1 Ağustos 2008

KISA FİLM

STRANGLEHOLDS TRUE TO JOHN WOO SHORT FILM CONTEST

ENRIGUEEEEE PORTAKALMAVİSİNDEN :D

Enrique Iglesias, Can You Hear Me?

RADYO5 KLİP

Eddy Wata i love my people

HASRETİNDEN PRANGALAR ESKİTTİM




HASRETİNDEN PRANGALAR ESKİTTİM

Seni anlatabilmek seni.
İyi çocuklara, kahramanlara.
Seni anlatabilmek seni,
Namussuza, halden bilmeze,
Kahpe yalana.
Ard- arda kaç zemheri,
Kurt uyur, kuş uyur, zindan uyurdu
Dışarda gürül- gürül akan bir dünya...
Bir ben uyumadım,
Kaç leylim bahar,
Hasretinden prangalar eskittim.
Saçlarına kan gülleri takayım,
Bir o yana
Bir bu yana...
Seni bağırabilsem seni,
Dipsiz kuyulara.
Akan yıldıza.
Bir kibrit çöpüne varana.
Okyanusun en ıssız dalgasına
Düşmüş bir kibrit çöpüne.
Yitirmiş tılsımını ilk sevmelerin,
Yitirmiş öpücükleri,
Payı yok, apansız inen akşamdan,
Bir kadeh, bir cigara, dalıp gidene,
Seni anlatabilsem seni...
Yokluğun, Cehennemin öbür adıdır
Üşüyorum, kapama gözlerini...

AHMED ARİF
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...
Portakalmavisi bir; hüzünleri dibine kadar yaşamadan terketmeyen, sonrasında da ardına dönüp bakmayan hüzünbaz zamanlar cambazı....

pin

yukarı